Güncelleme Tarihi:
Ömer Madra ve İrem Erez 90’lı yıllarda yıldız mimar Frank Gehry ile yaptıkları mülakatta kendisine şöyle bir soru sormuş: “Frank Lloyd Wright mimarlıkta iki büyük üstadın olduğunu söylemiş, ‘Biri Sinan, diğeri de benim’ demişti. İstanbul’u gördüğünüze göre bu konuda ne düşünüyorsunuz?” Aldıkları cevap: “Wright’ın Sinan kadar iyi, ya da Sinan’ın Wright kadar iyi olduğunu söylemek istemiyorum. Bence, bunlar büyük üstatlardı ve böyle olmaya devam edeceklerdir. Ama İstanbul’a gelip Sinan’ın kentsel fikirlerini görünce, Wright’ın Sinan’dan etkilenebilmiş olacağını düşünebilirsiniz. Yapının tepenin üzerinde konumlanan değil, tepeden yükselen yapı olduğu düşüncesi Sinan’ın çalışmaları için de geçerli. Sinan’ın çalışmalarında yapım alanının, yapıların, Boğaz’la arasındaki uyumlu ilişki, yapıların çevresindekileriyle ilişkisinde gördüğüm sofistike kentsel duyarlılık beni çok etkiledi.” (Çağdaş Dünya Mimarları, Boyut Yayıncılık, 2000).
İstanbul’a bugün bakınca Gehry’nin bahsettiği ‘sofistike kentsel duyarlılık’tan giderek uzaklaşıldığını söylemek mümkün. İstanbul’un fethinin kutlamalarında şehirdeki en büyük projelerden 3. havalimanının şantiyesinde, 1453 hafriyat kamyonunun konvoy oluşturması, Üsküdar’da meydan düzenlemesinin Boğaz’a uzanması, denizin doldurulması sırasında Mimar Sinan’ın en incelikli eserlerinden Şemsi Paşa Camisi’nin zarar görmesi ve oluşturduğu haklı infial son günlerde karşılaştığımız, İstanbul’u gelecekte nelerin beklediğinin habercisiydi.İşte, Sinan Logie ve Yoann Morvan kıymetli bir iş yapıp, Yeditepeli şehri bir ucundan diğerine yürüyerek, mevcut hükümetin, Cumhuriyet’in 100. yılını hedefleyerek belirlediği 2023 tarihini rehber alarak, ‘İstanbul 2023’ isimli bir çalışma hazırladı. Bu aslında 2014 yılında Fransızca olarak yayımlanan kitabın, güncellenerek Türkçeye kazandırılmış hali. İki akademisyenin çalışması, ağırlıklı olarak 2013 yazında günde yaklaşık 35 kilometre yürüyerek İstanbul’u böldükleri yedi rotadaki izlenimlerini içeriyor. Mesela, Tarihi Yarımada’nın Haliç’e eklemlendiği bölgeyi gezerken aktardıkları ve gündelik yaşamımızı etkileyen şöyle bir örnek var: “Sel baskınları, özellikle de iklim değişikliği nedeniyle, İstanbul’da gitgide daha sık yaşanmaya başladı. Müsrif biçimde dökülen ve hem yerel hem ulusal düzeydeki politikacıların övündüğü asfalt, suyun yüzeydeki akışını hızlandırıyor ve yoğun yağış durumlarında vadide taşkınlara neden oluyor.” Ahmed Hamdi Tanpınar, “İstanbul serin, berrak, şifalı suların şehri idi” ifadesini, 1946’da yayımlanan ‘Beş Şehir’ kitabında kullanırken, Morvan ve Logie’nin ortak çalışması, 2035’te İstanbul’un su kaynaklarının, şehrin ihtiyacını karşılayamayacağını belirtiyor. Bu da bize gösteriyor ki İstanbul’un su sorunu, tıpkı şehrin diğer sorunları gibi yeni değil. Fakat kitaba göre, İstanbul olarak sona doğru, hiç olmadığı kadar hızlı gidiyoruz. Girişten bir alıntı, durumu daha iyi anlatacaktır: “Hedef 2023 projesi İstanbul’un daha da büyümesini sağlamak için her türlü kararı yürürlüğe koymaya niyetli. Bu engin şantiye alanında sürdürülen imar operasyonları, ototelkin metodunu kullanan pazarlama sektörünün desteğiyle ekonomik anlamda öncü bir rol üstleniyor. Karadeniz’i Marmara Denizi’ne bağlayan, Boğaz’a paralel bir kanal, üçüncü bir havaalanı ve Boğaz’ın üzerinde üçüncü bir köprü, dönüşmekte olan bu metropolün kaidesini oluşturuyor. Tahsin Yücel’in ‘Gökdelen’ romanındaki New Yorklu Temel karakterinin düşlediğine benzer bir kent bu: “Geçmişi de geleceği de düşündürtmeyecek, onları sonsuz bir şimdiki zamanda yaşatacak bir bütünlük.”
‘İstanbul 2023’, ağırlıklı olarak bu şehirde yaşayanları umutsuzluğa sürükleyen bir çalışma. Ortaya koydukları verilere bakarak söyleyecek olursak söylediklerinde haksız değiller.
Sinan Logue, Yoann Morvan
İletişim Yayınları,2017
189 sayfa, 19 TL