İskender Pala: İnsan, akıl ve kalple vardır

Güncelleme Tarihi:

İskender Pala: İnsan, akıl ve kalple vardır
Oluşturulma Tarihi: Mart 09, 2022 07:00

Tarihi romanlarıyla tanınan İskender Pala, bu kez ‘A-71’ adlı fütüristik bir bilimkurguyla okur karşısında. Değişmekte olan dünyanın gelecek kodlarını, nano teknolojinin hâkimiyeti ile kalbi arasına sıkışmış bir delikanlının kaderine kilitleyen roman, Viyana Kuşatması’ndan 2071’e uzanıyor. Bilimin kötü emellerle kullanıldığında ne kadar tehlikeli olabileceğini anladığını vurgulayan Pala, “‘A-71’, bu kötücül fikirlerle hareket edenlerin dünyayı nasıl bir düzleme çekebileceğine dair bir roman” diyor.

Haberin Devamı

* Konusunu tarihten alan romanlarla tanıdı sizi okuyucularınız. Fakat bu kez konfor alanınızdan çıkıyorsunuz: Tarihin de içinde olduğu ama bilimkurgu temelinde yükselen bir hikâye ‘A-71’. Bu romanı yazmaya karar verme sürecinden ve sonrasında gelen tepkilerden konuşarak başlayalım mı?

Daha romana başlamadan önce bazı okuyucularımın bu romanı yadırgayacağını tahmin ediyordum. Çoğunluğu oluşturmuyor ama tahmin ettiğim gibi de oldu. Benden tarihi roman okumak isteyenlerin itirazlarıydı bunlar ama sonrasında benimsediler. Fütüristik bir roman yazma kararında ise gelgitler yaşadığımı söyleyebilirim. Yapmalı mıyım, yapmamalı mıyım diye üzerinde çok durduğum, zaman zaman vazgeçtiğim zaman zaman bunu yapmak gerekir diye kendimi ikna ettiğim bir süreçti. Sonuçta ben tarihi bir roman da yazsam bir derdin peşinden gidiyorum. ‘A-71’de dert edindiğim şeyi de ancak bu yolla kaleme getirebilirdim.

İskender Pala: İnsan, akıl ve kalple vardır


Haberin Devamı

GENÇLERİ ANLAMAYA ÇALIŞTIM

* Peki, neydi dert edindiğiniz? Fütüristik bir bilimkurgu ama aynı zamanda siyasi de bir roman ‘A-71’. Yanılıyor muyum?

Maksadım zaten dünya üst siyasetinde olup bitenleri okuyucunun düşünmesini sağlamaktı zaten. Yaptığım herhangi bir fikri dayatma değil. Etrafımızda dönen hadiselere böyle de bakılabilir tarzında bir önerme, bir teklif. Edebi anlamda konfor alanımdan uzaklaştım, belki alanım olmayan konulara el uzattım ama çok okudum. Gençleri ve ilgi alanlarını anlamaya çabaladım; yeni nesli, siber dünyanın çocuklarını... Aynı şekilde bu teknolojiyi üreten biliminsanlarını... İnsanlığın hayrına olabilecek bir şeyleri yapmak gayretinde olan bir bilim dünyası ve gelecek var. Bunun için çalışan dünyanın pek çok yerinde insan var ama bunu kötü emellerle kullanarak farklı bir düzleme taşımaya çalışan insanlar da var. Bunlar amaçlarına ulaştığında dünyamız için ne kadar tehlikeli olabileceklerini de anladım.
A-71’, tam anlamıyla bu kötücül fikirlerle hareket edenlerin dünyayı nasıl bir düzleme çekebileceğine dair bir roman. Dolayısıyla okuyucumu bu konuda aydınlatmak istedim.

Haberin Devamı

SON 50 YILDA ÜRETİLEN BİLGİ KALBİ ISKALADI

* ‘Aydınlatmak’ dediniz az önce. Edebiyatınızı bir ‘öğretme’ amacıyla da kullanıyorsunuz değil mi?

Roman yazarken aynı zamanda insanları birkaç hususta aydınlatmayı tercih eden bir yazarım. Hocalığımın da getirdiği bir şey bu. Romanlarımda okuyucuyu sıkmadan bilgi paylaşmayı seviyorum.

* Romana dönelim... İyiye ve kötüye kullanılan bir bilimden bahsettiniz. Bugünün en büyük dertlerinden biri olarak bunu mu görüyorsunuz?

Bu bahsettiğim iyilik ve kötülük eksenini kalp ve akıl arasındaki çatışma üzerinden okuyorum işin doğrusu. İnsanlığın bu konuyu mutlaka tartışması gerektiğini düşünüyorum. Bizim bugün akılla ürettiğimiz her şey geleceğin dünyasını kurmak fikri üzerinden insanları yönlendirmek ve yönetmek, onların hayatlarına hakim olmak motivasyonuyla yola çıkıyor. Bu motivasyonla hareket ettiğinizde aklınız sizi olmayacak noktalara götürür. Duygularınızı, kalbinizi oyunun dışında bırakırsanız, insanın duygu merkezli yaratıldığını unutarak aklın sizi götüreceği uç noktalarda dolaşırsanız ortaya koyacağınız icat da, fikir de gün gelir bir bumerang gibi sizi vurmaya başlar.

Haberin Devamı

Bilgi öyle bir şey ki ne kadar üretilirse o kadar cahilliğimiz ortaya çıkıyor. Ürettiğimiz tüm bilgileri üst üste yığsak başımız arşa değerdi ama başımız arşa değdiğinde kaç tane arşın daha bizi beklediğini görürdük. Dünyanın son 50 yılında ürettiği bilgi, tüm dünya tarihi boyunca üretilen bilgiden fazla. Ama bu son 50 yılda üretilen bilgi kalbi ıskaladığı için daha önceki bilgilerin tamamının hilafına bir yol izliyor. Hikmete ulaştırmayan bilginin bizi götürdüğü rotayı da dünyanın her yerinde görüyoruz bugün. Geçmişte Afganistan’da, Irak’ta gördük. Bugün Suriye’de, Ukrayna’da görmeye devam ediyoruz.

Öte yandan akıl insana verilmiş en büyük nimettir, bu kesin. Kuran’da pek çok yerde “Akıl etmez misiniz?” diye sorar, uyarır. Akla karşı kalbi savunarak ikisini çakıştıracak değilim. Akıl ve kalple birlikte inanın insan, âlemin âlem, dünyanın dünya olabileceğine inanıyorum. Aklın motivasyonunun kalp olduğunda bizi doğruya taşıyacağını düşünüyorum. Bu ikisinin bir dengeyle insanda bulunduğunu unutursak, insanın yaradılış gayesini de unutup ondan sapmaya başlarız. Ben 21. yüzyılın teknoloji ve siber dünya gelişmelerinde bu dengenin bilinçli ya da bilinçsiz bir kenara bırakıldığını görüyorum. Bu anlamda kalbin ıskalandığını düşünüyorum. Böyle bir gelişmenin önümüzdeki süreçte bizi nasıl bir sıkıntıya sokabileceğini kendime sorarak bu romanı yazdım.

Haberin Devamı

ORTADOĞU’DA YILLARDIR NEYİN SAVAŞI BU?

* Bu sıkıntılı geleceği ise kimi ezoterik yapılar üzerinden Ortadoğu coğrafyası paralelinde okuyorsunuz romanda. Nedir bu ezoterik yapıların dün, bugün ve gelecekteki konumları sizce?

Evanjelizm ve Siyonizm gibi kendi hâkimiyetlerini kabul ettirip dünyanın yeni egemen katmanı olmak isteyen düşünceler, kendisine engel olabilecekleri yok etme derdinde. Bunları da bir şekilde okuyucuya anlatmayı, Ortadoğu’da bunca zamandır olup biten trajedinin sebeplerinin buralarda aranması gerektiğini söylemeyi kendime vazife olarak görüyorum. Oralarda atılan kurşunun cephesi de oradadır evet ama cephe gerisi mevzii neresidir? İşte bunu düşünmek, düşündürmek istedim. O kurşunun parasının kimin cebine girdiğini de tabii!..

Haberin Devamı

Buradaki -romanda da bahsettiğim- kavga, bazı okültist düşüncelerin kendi taleplerini dayatmak doğrultusunda dünyaya yaşatmak istedikleri armageddonun bir zemini.

Bölgede yıllardır bitmeyen savaşın nedeni ne? Petrol ise o insanların ne petrolü işletecek güçleri ne de yeterince altyapıları var artık. Yıkıldı. Su kavgası ise su kirlendi. Neyin savaşı bu? Öte yandan kargaşa içinde bırakıp gitmediler de, bunu da yaparlar. Afganistan’da gördük. Suriye’deler, oradalar hâlâ. İşte o zaman bunun arkasında ne var diye sormak gerek.

MERAK VE AŞK YOL HARİTAMA DAHİL

* Bu karmaşayı polisiyenin de içinde olduğu bir kurguyla veriyorsunuz. Polisiye yabancı değil kaleminize. Nereden geliyor polisiye merakınız?

Çok polisiye okurum, severim de... Romanların insanlara en cazip gelen taraflarından biri merak unsurunun sayfalar arasında akıp gitmesinden kaynaklanıyor. Polisiye bu anlamda hiç taliplisi bitmeyecek bir türdür. Öte yandan benim okuyucum için aşk da cazibelidir. Aşk ki kalpte tecelli eder. Dedesi Kerem olan bir genç Aslı’sını aramaya devam edecek tabii. Lakin arayışını bugünün kodlarıyla yaptığı zaman hızla tüketilen bir ilişkiler sarmalında buluyor kendini. Benim romanlarımda aşk biraz daha derinlerdedir bu yüzden. Ve her romanın bence olmazsa olmazı macera... Ben üçünü harmanlayarak yazmayı seviyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!