Güncelleme Tarihi:
Arter’in yeni sergisi ‘SONSUZ’, Sarkis’in 1980’li yıllardan başlayıp 2015 yılında Venedik Bienali Türkiye Pavyonu için gerçekleştirdiği ‘Respiro’ isimli yerleştirmesinden parçaları içine alıyor. Sarkis’in üretiminde geniş bir zaman dilimini kapsayan sergi ısıtma, soğutma, yakma, bellek ve iz bırakma gibi temalar üzerinde yükseliyor. Bir eserin hep aynı şekilde sergilenmemesi, hep değişmesi, böylece canlanması gerektiğini düşünen Sarkis için bu sergi kapsamında üstüne düşündüğü kavramlar, dönüştürme eyleminin aracı haline geliyorlar. Mesela yakmak, Sarkis için zarar verici bir eylem değil, aksine can verici bir eylem.
Emre Baykal’ın küratörlüğünü üstlendiği serginin giriş kısmında Sarkis’in eserlerinde görmeye pek alışık olmadığımız monokrom bir eser yer alıyor. Karşımızda beyaz zemin üzerine siyah boyadan parmak izleri var. Her şeyin döngüsel olduğunu hatırlatırcasına bir daire oluşturan bu parmak izleri, serginin adına da selam duruyor. Eser, içeride karşılaşacağımız renk cümbüşünün negatifini oluşturuyor.
Parmak izlerinin önüne üstü beyaz tüylerle kaplanmış siyah bir tekerlekli sandalye yerleştirilmiş. Tüy eklentisiyle ağır ve hantal tekerlekli sandalye hafifliyor. Bir kuş belki bu, sakatlanmış, uçamıyor. Ama ağır aksak da olsa ilerleyebiliyor. Ve ilerleme şansını sırtını döndüğü monokrom dünyadan kurtulmak için kullanıyor.
GÖKKUŞAĞININ İÇİNE GİRİYORMUŞ GİBİ
Sakat kuşu takip edip serginin içine girdiğimizde, bir gökkuşağının içine girmiş gibi oluyoruz. Sarkis’in eserlerinde sık sık gördüğümüz gökkuşağı, bu alana yerleştirilmiş birkaç eserde vücut buluyor. Gökkuşaklarına yine ‘İstanbul İkonaları’ eşlik ediyor.
Sarkis, ikonaların çerçevelerin içinde doğduğunu söylüyor. Eserlerinde çok sık kullandığı parmak izi, alev, kırmızı ve yeşil boyalar, sanatçının bu eser için bir araya getirdiği farklı yer ve zamanlarda üretilmiş çerçevelerin içinde birer ikonaya dönüşüyor. İkonalar, sergi alanını çerçeveliyormuş gibi bir his yaratıyor. İkonaların çerçevelerinde içinde doğması fikrine göndermeyle, sanki bu sergi de etrafını saran ikonaların içinden doğuyor.
İkonaların çepeçevre sardığı iç sergi alanının sol kanadında odağını bir Uşak halısının oluşturduğu bir yerleştirme var. Sarkis’in eserlerinde sıklıkla kullandığı diğer bir nesne olan halı, bu yerleştirmede harekât zamanlarında sivillerin uçaklara görünmemek için pencerelere halı asması, böylece evdeki ışığın tamamen karartılması jestine referansla kullanmış. Eski model tüplü bir televizyon ise halının altından kafasını uzatmış, sanki sergiyi izliyor. Televizyonun üstünde Sarkis’in ışıkla ilgili atık nesneler ve kil ile üstünü kapattığı ve bir Meryem Ana figürü var. Karanlık ve aydınlık, Meryem Ana heykelciğinde bedenleşiyor.
YAKMAK GİBİ IŞIK DA CANLI TUTMANIN YOLU
YUKARI BAK
Gökkuşağı elbisesinin altında yer alan ‘Transflammation’ yerleştirmesi, bir sanat etkinliği kapsamında Danimarka’daki bir köyü ziyaret eden Sarkis’in, oradayken ürettiği bir eser. Etkinliğe katılan sanatçılar kendileri için belirlenen evleri ziyaret ediyorlar. Sıradan insanların evleri arasından Sarkis’in şansına bir ebenin evi düşüyor. Sarkis gittiği evdeki eşyanın birbiriyle son derece uyumsuz olduğunu düşünüyor ve bu evi karmakarışık bir burjuva evine benzetiyor. Kâğıtların üzerine çizdiği bu uyumsuz eşyayı kırmızı boyayla ‘yakarak’, birleştirdiğini söylüyor. Serginin son adımı için küçük bir odaya giriyoruz. Odada, sanatçı Ali Kazma’nın Sarkis’in sanat pratiğini belgeselleştirdiği iki video gösteriliyor. Videolardan birinde Sarkis atölyede, diğeri ‘Respiro’nun Venedik Bienali’nden görüntülerinden oluşuyor. Videoların yanında duran masada Sarkis’in geçmiş sergilerinden fotoğraflar var. Kendi sanatsal pratiğinin hafızasını bu odada tutan Sarkis, masanın üstünde duran vazodaki çiçeğin her gün değiştirilerek tazelenmesiyle, sanatsal pratiğine bir kez daha hayat ve canlılık veriyor.
Sarkis’in ‘SONSUZ’ başlıklı sergisi 4 Şubat 2024’e kadar Arter’de görülebilir.