Güncelleme Tarihi:
Son dönemde IŞİD hakkındaki yayınlarda bir artış gözlemleniyor. Fehim Taştekin’in ‘Karanlık Çöktüğünde’ ya da Ali Murat İrat’ın ‘Peygamber’den IŞİD’e kitapları ilk akla gelenler. Memleketin en üretken gazetecilerinden İsmail Saymaz da İletişim Yayınları’ndan geçen ay çıkardığı ‘Türkiye’de IŞİD’ kitabıyla bu kervana katıldı.
Saymaz’ın haberlerinden ve daha önceki araştırma kitaplarından hukuk metinlerini değme hukukçulara taş çıkartacak bir yetkinlikte inceleme yeteneği olduğunu biliyoruz. Karışık dava dosyalarındaki olay örgüsünü de her eserinde biraz daha olgunlaşan hikâyeleştirmeye yatkınlığıyla kolay takip edilebilir bir şekilde sunmayı başarıyor. Edebiyat dergilerindeki yazılarının ve ‘Çay Güzeli’yle ortaya koyduğu edebiyatçı tarafının da buna katkısı yadsınamaz.
‘Türkiye’de IŞİD’ kitabında rastladığımız ayrıntılı inceleme ve genel tabloyu konuya yabancı olanlar için bile apaçık ortaya koyma özellikleri, Saymaz’ın okurları için sürpriz olmayacaktır.
Kitap her ne kadar IŞİD’in Türkiye’deki faaliyetleri hakkındaysa da Vahhabiliğin doğuşu, Selefiliğin yükselişi, Afganistan savaşından sonra El Kaide’nin ortaya çıkışı, Irak ve Suriye’de El Kaide içi uyuşmazlıklar ve en nihayetinde IŞİD’in kuruluşu da ele alınıyor. Bu derli toplu özet, IŞİD hakkında genel bilgi edinmek isteyenleri de büyük oranda tatmin edecek düzeyde.
Saymaz’ın incelemesinin adından da anlaşılacağı üzere IŞİD’in Türkiye’deki varlığına odaklanıyor. Çok yakın zamanda Diyarbakır, Suruç, Ankara Garı, Reina, Atatürk Havalimanı gibi kitlesel terör eylemleriyle memleketimizi sarsan örgütün saldırıları, dava dosyaları üzerinden incelenmiş. İstanbul’u fethetmeyi amaçları arasına koymuş olan örgütün ilk aşamada HDP’lilere, sol görüşlülere ve Alevilere yönelik saldırılarının ‘Fırat Kalkanı Operasyonu’ndan sonra devleti hedeflediği görülüyor.
IŞİD yargılamalarından çıkan sonuç, Suriye iç savaşıyla beraber Türkiye-Suriye sınırının bulanıklaşmasının ülkemize ağır bir bedel ödettiği. IŞİD üyelerinin sınırdan defalarca ve rahatlıkla giriş çıkış yapabilmesi bu terör yapılanmasının hem Türkiye’de örgütlenmesini kolaylaştırmış hem de terör eylemlerini gerçekleştirmelerine olanak sağlamış. Saymaz’ın deyişiyle “Suriye ateşi Türkiye’ye” böylelikle düşmüş. Yine kitaptan öğrendiğimiz Emniyet Genel Müdürlüğü raporuna göre Türkiye’de Selefilerin 10 ile 20 bin kişi arasında değişen bir toplumsal tabanı var.
IŞİD’in yabancı militanlarının saldırıları dışında ülkemizdeki IŞİD saldırılarının önemli bir kısmının aslında çok dar bir çekirdek kadro tarafından yürütüldüğü hesaba katılırsa, kitap bu toplumsal tabanın ne denli büyük bir şiddet potansiyeline sahip olduğuna da işaret ediyor.
IŞİD’İN TÜRKİYE’DEKİ ETKİSİ
Çay Ocakları’nda radikalleşen, rahatlıkla Suriye’ye geçip IŞİD kamplarında eğitim gören bu kitlenin nelere yol açabileceğinin hakkıyla değerlendirilmediği ortada. Belli ki IŞİD ilk başlarda öncelikli bir tehdit olarak algılanmamış, Türkiye’deki etkisi küçümsenmiş. Çok kritik bir istihbarat boşluğunun da eklenmesiyle ardı ardına gelen saldırılar engellenememiş. Tutuklanıp tahliye edilenler, aylarca telefonları dinlenmesine rağmen eylem yapabilenler de bu tespiti güçlendirmekte.
Saymaz’ın araştırması, çok sert ve kanlı geçen son birkaç yılda IŞİD’in payını hakkıyla ortaya koyuyor. Örgüt üyelerinin kendi içlerindeki yazışmaları ise ne kadar büyük bir fanatizmle karşı karşıya olduğumuzu gözler önüne seriyor. ‘Türkiye’de IŞİD’ aynı zamanda ‘kokteyl terör’ ifadesinin ne denli anlamsız olduğunu, bahsi geçen bütün saldırıların IŞİD eliyle gerçekleştirildiğini hukuki delillere dayanarak şüpheye yer bırakmayacak şekilde aktarıyor. IŞİD ve Türkiye’deki etkinliği hakkında bilgilenmek isteyen herkes için bir referans niteliğindeki bu araştırma, İsmail Saymaz’ın soğukkanlı ve ısrarcı gazeteciliğinin de iyi bir örneği.
TÜRKİYE’DE IŞİD
İsmail Saymaz
İletişim Yayınları, 2017
264 sayfa, 21 TL.