Güncelleme Tarihi:
Guy Delisle’ın Pyongang, Shenzhen, Burma, Kudüs’e yaptığı ziyaretlerini, bu ‘dışa dünya’da yaşadıklarını tam bir yabancı gözüyle aktardığı ‘Pyongyang - Kuzey Kore’ye Bir Yolculuk’, ‘Shenzhen - Çin’den Bir Gezi Hikayesi’, ‘Burma Günlükleri’ ve ‘Kudüs Günlükleri’ çizgi romanları okurun nezdinde epey ilgi görmüştü. Bundaki en büyük sebep kuşkusuz Delisle’ın hikâyelerini bütünleştiren çizgilerinin toplumsal içeriği derinlemesine yansıtabilmesi ve her iki öğenin ‘kafa kafaya’ ilerleyerek kurguyu desteklemesiydi. Kanadalı çizgi romancı, Karakarga Yayınları’ndan çıkan son kitabı ‘Fabrika Günlükleri’nde ise bu defa o kadar ‘uzak’ bir yere değil daha ‘yakına’, kendi geçmişine bir yolculuk yapıyor. Kitap, annesi ve babası boşanmış, yeri göğü çizim olan 16 yaşındaki Guy’ın, “Rüzgâr ters yönden estiğinde, kendisini keskin kükürt kokusuyla mutlaka hissettiren, bacalarında dumanı her daim tüten Quêbec Hamur ve Kağıt Fabrikası”nda çalışmaya başlamasını ve burada yaşadıklarını anlatıyor.
Fabrika ilk olarak 1927 yılında Pulp and Paper Mills adıyla kurulmuş. 1975’te sahibi Albert Edwin Reed’ten dolayı Reed Paper olarak üretime devam etmiş. 1988’de Japonlar alınca Daishowa olmuş, 2001’de Amerikan Stadacona ve son olarak da 2004’ten beri yine Amerikan White Birch diye günümüze kadar gelmiş. Ancak yazarın 1986 yılından itibaren üç yazını geçirdiği fabrika kitapta Daishowa olarak anılıyor.
Tıfıl Guy, gitmek istediği animasyon okulunun eğitim masraflarını çıkarmak için başvurduğu fabrikada 15 gün sonra işe başlar. Önce ufak bir eğitimle ısınma turları atan Guy, ufak tefek aksaklıklar yaşasa da işe alışıyor. İlk başta akşam 7 sabah 7 vardiyasında 12 saat çalışmak biraz koysa da Guy’a ilerleyen zamanlarda buna da alışıyor ve eve gelir gelmez biraz dinlendikten sonra kendini evin bodrumundaki ‘atölye’sinde çizime veriyor. Gel zaman git zaman fabrika içinde işçilerin dinlenmesi içi yapılmış kulübe gibi (birçok ülkede sigara yasağı ilk çıktığında iş yerlerine yapılan ve çalışanlar tarafından ‘gaz odası’ olarak adlandırılan yerlere benzeyen) bir yerde işçilerle muhabbeti ilerletiyor. Karısıyla yaşadığı problemleri anlatan da var, sadece parasına bakıp dergilere çıplak poz veren ama aslında polis olmak isteyen de. Fabrikadan arta kalan zamanda psikoloji derslerine katılarak öğrendiklerini ilk işçilerin seks yaşamını düzeltmek için kullanan zıpırlarla da karşılaşıyor. Bu arada evin yakınlarında açılan kütüphaneye gidiyor ve şöyle anlatıyor orada geçirdiği vakitleri Guy: “İçinde çocuklar için çizgi roman bölümü vardı ve o zamanlarda nadir olsa da yetişkinler için de bir tane vardı… “Pilote” ve “Suivre” gibi dergilerden zaten az çok Belçika Fransız çizerleri biliyordum. Ama artık çok daha fazlasına erişimim vardı. Birkaç ay içinde bu kısımdaki rafların tamamını keşfetmiştim. Bunlar sonrasında uzun yıllar boyu gelişecek sanatsal duyarlılığımın temelini oluşturacaklardı.” Animasyon bölümünün ikinci yılının sonunda alanıyla ilgili bir iş bakan Guy, nihayet bir dizi projesinde iş buluyor ve hayalleri için de ilk adımını atmış oluyor.
Guy Delisle, ‘Fabrika Günlükleri’nde gündelik, sıradan insan hikâyelerini sayfalarına taşırken Ken Loach filmlerinden fırlayan bir eser ortaya çıkarmış. Kitap, ‘tek sahnelik’ yan karakterler, doğal diyaloglar ve aynı doğallıkta ilerleyen hikayeyle birlikte bir ergenin yetişkinliğe geçiş sancılarına uzaktan da olsa göz kırpıyor ve usta bir çizerin geçtiği yolları öğrenmek açısından da önem taşıyor.