Güncelleme Tarihi:
King, sadece ‘Carrie’de değil, ‘Medyum’, ‘O’ gibi klasikler arasına giren, hatta King efsanesini yaratan kitaplarda ve başka birçok hikâyesinde çocuk kahramanlara yer verdi. Üretken bir yazar olan King, ‘Enstitü’de sanki bunların çoğundan fikir almış gibi duruyor. Sadece çocuklar değil, tanıdık birçok öğe ‘Enstitü’de karşımıza çıkıyor. Ancak romanda vampirler, şeytani varlıklar ve başka boyuttan yaratıklar yok. Sadece iyisiyle, kötüsüyle insanlar var.
Kitaba gelecek olursak.. Öykü, yaptığı hatadan dolayı genç yaşta emekli olmuş polis memuru Tim Jamieson ile başlıyor. Jamieson, New York uçak biletini satıyor ve kente otostopla gitmeye karar veriyor. Gözlerden uzak bir kasabada gece bekçiliği işi bulunca burada biraz zaman geçiriyor. Ve Jamieson’un dediği gibi büyük olaylar küçük adımlarla başlıyor.
Hikâyenin merkezinde ise 12 yaşındaki, olağanüstü bir beyne sahip Luke Ellis var. Ergenlik çağındaki Luke, normal bir çocuk gibi davransa da çok zeki olması nedeniyle diğerlerinden ayrılıyor. Küçük yaşına rağmen üniversiteye gitmeye hazırlanan Luke’un zekâsının yanında başka bir özelliği daha var. Heyecanlandığında beyin gücüyle eşyayı hareket ettirmesi. Ve bu özelliği başına büyük bela oluyor. Bir gece evi basılıp ailesi öldürülüyor ve kendisini ‘Enstitü’ adı verilen bir yerde buluyor. Enstitü’ye getirilen çocuklar arasında bir sirkülasyon var. Ortak özellikleri telekinetik ya da telepatik olmaları. Çocuklar, aynı ‘O’ kitabında olduğu gibi kendi aralarında ‘özel’ bir arkadaşlık geliştiriyorlar. Büyük bir telepati gücüne sahip olan 6 yaşındaki Avery Dixon, Luka’a ilk öpücüğünü veren siyahi Kalisha Benson, yakışıklılığı ve isyankârlığıyla kızların kalbini çalan Nick Wilholm öyküde kritik roller oynuyor. Çocuklar Enstitü’de korkunç deneylere tabi tutuluyor, karşı çıkanlar işkenceyle cezalandırılıyor.
‘SADİST’ ENSTİTÜ
King’in psikolojik gerilim türünde yazdığı ‘Sadist’ romanı; ünlü bir yazarın trafik kazası geçirdikten sonra bir hayran tarafından evde hapsedilmesini ve gördüğü şiddeti anlatır. ‘Enstitü’de benzer bir psikolojik ortamdan bahsetmek mümkün. King, çocukların gözünden yaşananları anlattığında okuyucuyu ‘rahatsız’ etmeyi başarıyor. Ama bu rahatsızlık sayfaları art arda çevirmenize engel olmuyor.
Romanda çocuklar kadar Ensitütü çalışanları da mercek altına alınıyor. Burada yüksek bir amaca hizmet ettiklerini düşünen çalışanların, emirleri gözleri kapalı şekilde uyguladıklarını görüyoruz. Çocuklara yaptıkları işkenceleri canavarca bulmuyorlar. Bu yönüyle kitap, kendilerine söylenenleri sorgulamadan uygulayan insanlara kafa yoruyor.
Roman karakterlerinin, hem yetişkin hem çocuklar açısından çok iyi yazıldığını kabul etmek gerek. Karakterler arasındaki ilişkiler çok gerçekçi ve inandırıcı. Ve tabii ki hepsinin yolları bir şekilde kesişiyor.
King, kitabın sonunda kötü karakterlere, niye böyle davrandıklarını açıklama fırsatı veriyor, yorumu okuyucuya bırakıyor. Yazarın kitabın sonunda ‘Ölü Bölge’ (The Dead Zone) romanına gönderme yaptığını ipucu olarak verelim. Romanları, hikâyeleri en çok televizyona ve beyazperdeye aktarılan isim olan Stephen King’in ‘Enstitü’sünün de listeye ekleneceğini söylemek herhalde bir ‘kehanet’ olmaz.
‘ŞEHİRLİ AHMAK’ TRUMP
Stephen King, son seçimi kaybeden ABD Başkanı Donald Trump muhalifi olarak biliniyor. Gerek sosyal medyadan verdiği mesajlarda gerekse verdiği söyleşilerde Trump’ı çok sert şekilde eleştirdi. ‘Enstitü’de Trump boş geçilmemiş. Ondan ‘şehirli ahmak’ diye bahsediliyor.
King, The Guardian’a ‘Enstitü’ hakkında verdiği söyleşide “Çocukların toplama kampı gibi bir yerde tutulmasında Trump’ın göçmenlik politikasından mı esinlendiniz?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Trump’ın göçmenlere yönelik politikası kitabı etkilemedi. Çünkü bunlar o beceriksiz, başkan olmadan çok önce yazılmıştı. Çocuklar dünyanın her yerinde hapsedilip köleleştiriliyor. Umarım ki ‘Enstitü’yü okuyanlar yönetimlerin ırkçı ve zalim politikalarına karşı bir ses bulacaklar.”