Güncelleme Tarihi:
Kitabın hikayesine geçmeden evvel ne demek bu müzikli kitap ona değinmekte yarar var. Griffiths’i önceki kitaplarından tanıyanların bileceği üzere aynı zamanda orkestra şefi olan ve Zürih Oda Orkestrası ile Brandenburg Devlet Orkestrası’nda şefik yapmasının yanında ABD’den Çin’e, Afrika’dan İsrail’e, Rusya’ya pek çok ülkede sahneye çıkan Griffiths, çocuklar için kaleme aldığı kitaplarında müziğin zenginliğini ve sadece enstrümanların değil seslerin de çeşitliliğini erken yaşta keşfettirmeyi ve sevdirmeyi kendine şiar edinmiş. Bu niyetle çıktığı yolda kitaplarını sadece yazmakla kalmayıp aynı zamanda onlara müzikler de besteliyor ve her bir kitap aynı zamanda seslendiriliyor. Kitaba özel hazırlanan QR kodu sayesinde sesli versiyonu da oluşturuluyor.
Bu kitabın müziklerinde sesleri yakalamayı çok seven müzisyen Fabian Künzli’nin ritimleri, suluboyanın düşsel dünyasını hikâye ile birleştiren Karin Hellert’in fırçası, usta çevirmen Celal Üster’in özgün çevirisi ve tiyatro dünyamızın en kıymetli sanatçılarından Tilbe Saran’ın sesi Griffiths’in yoldaşları. Üstelik dahası da var; ki onları da kitabın hikayesine saklayalım.
Bir yolculuk başlıyor…
Her şey kuzeyin ucunda bir ülkede başlıyor. Bu ülkede kendi halinde mutlu bir hayatı olan Sven, büyük bir kentin dolaylarında çok yüksek bir binanın dokuzuncu katında annesi ve babasıyla yaşıyor. Sven’in en sevdiği şey kitap okumak, en sevdiği kitaplar ise hiç gitmediği uzak ülkeler hakkındaki kitaplar. Özellikle de Doğu’dan Batı’ya uzanan İpek Yolu’na dair kitaplar okurken uçan halılardan sihirli lambalara türlü hayallere dalmayı çok ama çok sevmesi de yine bu yüzden.
Sven en sevdiği hikayelerin düşlerinde kayboladursun bir gün bu düşlerin gerçek bir maceranın başlatıcısı olacağını nereden bilebilirdi ki… Aynı zamanda pazara gitmeyi ve pazarın hem rengarenk hem de hayat dolu seslerini bir o kadar cazip bulan başkahramanımız bir gün yine pazara gittiği bir sırada tezgahlardan birinde önüne düşen karpuz ile hayal bile edemeyeceği bir maceraya atılıyor.
Çünkü bu karpuz sihirli! İçinde efendisinin sinirlenip hapsettiği bir Cin olan bu karpuza yardım edip Cin’i kurtarmak ise onun elinde. Ama yardım edeceği konu öyle kolay bir konu değil. Sinirli efendisi Cin’e dört tuhaf enstrüman bulup ona getirmesi görevi vermiş. Batı müziğinden alıştığımız flüt, arp, piyano gibi enstrümanlardan ziyade daha otantik seslere sahip bu enstrümanları bulmak içinse beraber yola çıkmaktan başka çareleri yok. Zira Cin tahmin edileceği üzere bunu tek başına yapabilecek durumda değil.
Bu haliyle bile kulağa büyüleyici gelmiyor mu? Peki bu yolculuk sırasında karşılarına hangi müzik aletleri ve müzisyenler çıkacak dersiniz? İşin büyüsünü kaçırmadan kısaca değinelim. İpek Yolu rotası üzerinde uzanacak bu yolculukta önce ikilinin akıl hocası Nasreddin Hoca onları ne yönden gidecekleri konusunda bilgilendirdikten sonra eşeğine ters binerek uzaklaşıyor. Bu başlangıcın ardından darbuka ve kudüm, ney, kanun ve son olarak da çeng ile tanışan Sven ve Cin hem bu enstrümanlara ve her birinin çıkardığı seslere hem de bunları çalanların ustalıklarına hayran kalıyor.
Yazının başında değindiğimiz Griffiths’in diğer yoldaşları işte bu enstrümanların hepsinin bugün yaşayan üstatları aynı zamanda. Vurmalılarda Burhan Öçal, neyde Murat Çakmaz, kanunda Serkan Kaynarcalı, çengde Xu Fengxia’nın birer masal kahramanı olarak karşımıza çıkması sihirle dolu kitabın en büyük sürprizi. Bundan sonrası nasıl oluyor kısmını ise kitaba bırakalım.