Güncelleme Tarihi:
İnsan var oluşundan bu yana kendisini içsel ve dışsal olmak üzere çeşitli tehlikelerden korumak adına birtakım önlemler alıyor. Bu önlemlerin bazıları daha masum ve iyi şeylere hizmet ediyorken bazıları ise daha hoyrat ve kalpleri karartan bir şekilde olabiliyor. Hem iç hem de dış dünyamızda ‘farklı olan’ herhangi bir şey karşısında tehlike çanlarını çalabiliyoruz. Çünkü farklı olan çoğu şey, bilinmezliği, riskleri, önyargıları ve kaygıları da beraberinde getirebiliyor. Farklı olanı kabullenmek hayata ve kendimize güvenmekle, hayatın akışına teslim olabilmekle, hayatla ve kendimizle hakiki bir bağ kurup, o bağı beslemekle mümkünmüş gibi geliyor bana. Farklılıklara yer verilmeyen bir toplumda her şey birbirine benzeyerek tektipleşiyor. Bu noktada ne ilerlemekten bahsedebiliriz ne yaratıcılıktan.
Gezegenimiz farklılıkları kabullenme ve farklılıklarla çoğalabilme konusunda epey güçsüz düştü... Kutuplaşmalar, linç kültürü, kontrol edilemeyen öfke, öteki karşısındaki tahammülsüzlük, cinsiyetçilik, ırkçılık alıp başını gidiyor. ‘Başka bir dünya’ çoğumuzun ortak arzusu. Bu dünyayı kurmada çocuk edebiyatına önemli sorumluluklar düşüyor. Çünkü insan olmak, önce çocukluktan geçiyor.
Çocuk edebiyatı alanına taze ve güçlü bir giriş yapmış, son bir yılda kaleme aldığı ‘Kayıktaki Çocuk’, ‘Ponpon Kediye Ne Oldu?’ ve son olarak da ‘Kartopu Panda’ kitaplarının yazarı Sevde Tuba Okçu bir söyleşide, “İnsanoğlunun yapısı ötekileştirmeye, zorbalığa çok yatkın... Önemli olan bu konuda iyileştirme gösterebileceğimiz mekanizmaları kurabilmek. Eğitim de bu mekanizmalardan biri. Ama tabii ki doğru eğitim, barışçıl eğitim” derken bu eğitimin bir parçası olduğunu bizlere çoktan gösterdi.
Sevde Tuba Okçu’nun kitaplarının önemli bir ortak noktası var; farklılıklarla yaşamak, onlarla zenginleşmek. Bu zenginlik şiirsel tonunu, pedagojik zeminini ve çok katmanlı yapısını kaybetmeden bazen mülteci bir çocuğun kayığından bizlere aktarılırken bazen tüyleri kesilen Ponpon bir kedinin bakışıyla sunuluyor. Son olarak ise yolunu kaybetmiş ve kendisini siyah ayıların arasında bulmuş küçük bir pandanın cesaretinde, kocaman kalbinde buluyoruz o zenginliği.
Kartopu Panda toplumda kabul görmeyen, ötekileştirilen herhangi birini temsil ediyor. Öykünün sonunda ise Kartopu Panda’nın diğerlerinden farklı olan özelliklerinin bütüne nasıl hizmet ettiğine ve nasıl ahenkli bir bütün yarattığına tanık oluyoruz. Kabul etsek de etmesek de her birimizin hayatının birbirine değdiğini ve kendimizde var olan eksiklikleri ancak farklılıkları kabullenişimizle tamamlayabileceğimizi görüyoruz. Birbirinden farklı oluşun ve bu farklılığı sarıp sarmalayışın birbirimize nasıl can suyu olduğunu anlıyoruz. O can suyunda insanlığın şifası var. Şifayı çok uzaklarda aramaya gerek yok, dikkatli bakarsak yanı başımızda olduğunu görebiliriz.
Bu şifayı usulca kaleminin ucuna takan, başka bir dünyanın mümkün oluşuna dair bizi umutlandıran ve o başka dünyayı çocuklarla inşa etmeye inanan Sevde Tuba Okçu’nun yazacağı yeni kitapları büyük bir merak ve heyecanla bekliyorum. Umarım kitaplarının naif yolu, çocuklarımızın kalpleriyle bir an önce kesişir.
KARTOPU PANDA
Sevde Tuba Okçu
Resimleyen: Göktuğ Karahan
Timaş Çocuk, 2017
32 sayfa, 19.50 TL.