Güncelleme Tarihi:
Genelde herkese, özelde gençlere seslenen yazıların bulunduğu kitabın başında Andre Maurois’nın sözü yer alıyor ve aslında bu kitaptan alacağınız dersin kopyasını baştan veriyor: ‘Benim işlediğim hatalardan yararlanmanızı isterim.’
Akyol da kendi neslinin tecrübelerini aktarıyor ve hep ‘genç insana’ hitaben söylüyor sözünü.
Soruyor: “Genç insan, bugün, senin yolunu bekleyen düşmanları ve rastlayacağın tehlikeleri hiç düşündün mü?”
Düşündünüz mü? Hayır diyorsanız usta yazarın deneyimlerine kulak vermelisiniz. Hemen her 10 yılda benzer tecrübelerin daha az ya da daha şiddetli yaşandığı düşünülürse, bu öneriler kutupyıldızınız olabilir.
Tabii bir şartla... Bu kitabı okurken, yanınıza almayacağınız bir şey var ki, o da önyargılarınız...
Yazar bu yolda size eşlik ediyor, “Benim de/bizim de yanlışlarımız vardı” derken, 1980 öncesi dönemi şu sözlerle anlatıyor: “Bu ülkenin sağcı ve solcu çocukları birbirlerini öldürmeyi kahramanlık zannettiler, daha doğrusu bu yönde şartlandırıldılar. Zihinleri ideolojik sloganlara hapsetmekle yetinmeyip, üniversitenin kütüphanelerini, bilgisayarlarını tahrip ettirenler oldu bu ülkede. Onlardan geriye ne kaldı, yazık olmadı mı o yolda hayatını ya da istikbalini kaybeden gençlere?”
Bu, bugün bir soru değil, bir gerçek tabii. Ancak gençlerin kendilerine sorması gereken soru hemen ardından geliyor: “Yürümekte olduğun siyasi, ideolojik, mistik yollar senin geleceğini mi hazırlıyor, istikbalini mi karartıyor?”
Ardından tecrübesini konuşturuyor: “Dikkat etmelisin, büyük çoğunlukla gençlere musallat oluyor bu büyüler.”
Peki bir genci alıp, örgüte ya da tarikata sımsıkı bağlayan nedir? Gence kendi istikbalini yaktıran, çevresine olan sorumluluklarını unutturan, onu ideolojik bir makinenin dişlisi haline getiren nedir?
Bu noktada ‘cemaat’ ve ‘Adnan Hoca’ vakalarına bakıyor Taha Akyol. Mehdilik, kâinat imamlığı gibi mistik/karizmatik kavramların insanları etkilemedeki önemli rolünü anlatıyor; Adnan Hoca cemaatiyle FETÖ arasındaki benzerlikleri/farkları irdeliyor.
68 kuşağının yaşadıklarını anlamak açısından da ortaya önemli tespitler koyuyor: “68 Kuşağı’nın sağı ve solu, farklı amaçlar ve değerler için vuruşan ‘düşman ikizler’di sanki! O zaman çok zıt olduklarını zannetmiş olsalar da, zamanla anladılar ki, 68 Kuşağı, beraber yaşanmış bir tecrübeydi. Gelecek için örnek olamayacak, sadece ‘ders’ olacak bir tecrübe...”
Bu noktada gençlere verdiği ders ise şu:
“Zihnimizi ideolojilerimize hapsetmemek, ölümü değil hayatı yüceltmek, özgürlüğün değerini bilmek, düşünürken de realist, rasyonel ve pragmatik olmak! Asıl mesele, kuvvetli bir kişiliğe, karakter terbiyesine, iradeye sahip olmaktır. Bunlar varsa, özgüven de olur.”
Zihnimizin pencerelerini açmayı öneriyor. Ancak her ideolojinin fanatiklerinin, zihin pencerelerini açabilecek girişimlerden rahatsız olacaklarını belirterek bir parantez açıyor: “Totaliter örgütler sadece zihinleri kuşatmakla kalmaz. Kişinin bütün hayatını, bütün ilişkilerini, bütün çevresini, hatta dinlenme ve eğlenmeyi bile ‘bizimkiler’ denilen ‘yeni kabile’lerin içine hapsederler. Kişinin farklı hayat tarzlarıyla, yeni dostluklarla, hatta yeni mekânlarla karşılaşması engellenir. Geziler ve seyahatler bile kısıtlanır veya gidilen yerlerde ‘bizimkiler’le birlikte olunması düzenlenir...”
Akyol, burada gençlere yine bir tavsiyede bulunuyor ve “düzenlenmemiş seyahatlere çıkın. Ailenizle, tek başınıza ya da ‘bizimkilerden’ ayrı insanlarla... Yurt içinde veya yurt dışında...” diyor.
Bu kitabı neden okumalıyız diyenlere, yazarın cümlesiyle cevap vermek isterim: Küçük bir şimdiki zaman için büyük ve uzun bir geleceği feda etmemek için...
HAYAT YOLUNDA - GENÇLER İÇİN ANILAR VE ÖNERİLER
Taha Akyol
Doğan Kitap, 2018
308 sayfa, 33 TL.