Güncelleme Tarihi:
Tabiatın nadide bir köşesinde, denize çok yakın, yamaçta 12 odalı yeni yapılmış bir otel hayal edin. Kaktüs, limon, ardıç, menekşe, şimşir, begonvil ve lavanta gibi 12 farklı ağaç ve bitki isimleri verilsin odalarına. Henüz baharın başı ve yaz sezonu açılmamış bulunsun. Evlilikleri uzun sürmüş bir erkekle bir kadının birbirlerine ve hayata son tutunma çabaları ana hikâye olarak belirsin. Sonra da beklenmedik şekilde, daha her şey hazır değilken misafirler bir bir gelmeye başlasın. Üstelik bir yıkıcı fırtına haberi birden ortalığı sarssın.
B. Nihan Eren ‘Hayal Otel’de ilkin böyle genel bir çerçeve çiziyor, sonra da insanın geçmiş sarmalından sıyrılarak bugüne, farklı farklı hikâyelerden geçerek aynı eşikte buluşturmaya çalışıyor. Tereddüt ve korkularla sarmalanan bu eşik, sürme, her şeye rağmen hayatta kalma dürtüsü, büyük bir çaba olarak sunuluyor bize. İnsan geçmişte ne yaşamışsa yaşasın, neye maruz kalmışsa kalsın, sonuçta bir arınma arzusuyla doludur. ‘Tehlike ve suç, intikam ve hırs, yıkım, yabancılık, ihanet’ hepsi gelip geçmek ister. Yazar bu duyguları, özneleri, onların konuşma ve davranışlarını neredeyse iç içe geçirerek aktarır okura. Hayatı mutlu kılma isteğinin bölünüşleri arasında, adeta olgusal bir bütünlük yaratır.
Bilinçli şekilde özneler birbirine girdirilir. Gerilim kadar anın parçalanmazlığı sağlanır böylece. Çünkü yazara göre ‘dünyanın görünür bir düzeninin olmadığı gerçektir’ ve bu, kurguyla sağlanır. Rollere saklanmış kişilikler (otel sahibi/sahibesi, otel görevlileri, yazar, kadınlar, ressam vs.) ve onların an içindeki karşılaştırılışlarıyla örtülmüş kişilikleri deşifre edilir. Herkesin geçmişi, yaklaşan fırtına gibi endişe ve korku ile doludur. ‘Her şey alttan çıkacak’ korkusu diri bir fay gibi gerilip dursa da somut zaman baharla birlikte bir yenilik duygusu da kaçınılmaz şekilde yeşermektedir.
‘Sevgi, kopuşun acısından’ gelmektedir burada. Ve otelde buluşan hemen herkes ‘birbirlerine baktıklarında, üzeri örtülmüş bir şeylerin alttaki kıpırtısını bütün ağırlığınca duymaktadır’. B. Nihan Eren, ‘eskiyi silip baştan başlanan yeni hayat’ izleğinde, doğayı canlı ve etken bir varlık olarak işletiyor ve sonuçta oraya, her şeye rağmen ve her şeyle birlikte hayata bağlanma fikrine varıyor. Sembolik göndermeler, şiir, felsefe ve sinematografik yapı geçişleri arasında, hayalin gerçeğini çatıyor.
B. Nihan Eren, çizdiği insanların gerilerine bakmayı, onlar hakkında tanımlayıcı tasvirler yapmayı da seviyor. ‘Nefesi çağla bademi. Kütürdeyen bir yaşlık.’ Evlilik, karşılanamayan beklentilerden örülü bir fasit daire...’, ‘İnsan sürer. İnsan yola devam eder’, ‘...hayat sonsuz bir tekrarla ama en çok da bitmek ve tükenmekten, yok olmaktan aldığı güçle sürüyor’ gibi cümlelerle, kendi öznel dilinin de uçlarına varıyor.
HAYAL OTELÂ Â