Güncelleme Tarihi:
Elif Türkölmez ismini Hürriyet Kitap Sanat’taki dikkat çeken yazılarıyla birlikte, yayımladığı iki kitabından hatırlayanlar olacaktır: ‘Anne Kız, Harikasın’ ve ‘Her Şey Geçer’.
Türkölmez’in ilk kitabı ‘Anne Kız, Harikasın’ nitelikli bir öykü toplamıydı. Yazar, gündelik yaşamın hayhuyu arasında sadece mutlu bir şekilde yaşayabilmek için zaman kollayan insanın aczini yansıtıyordu kelimelerine bu kitabında. Dili ve anlatımıyla da dikkat çekmişti yazar ki bu bağlamda ‘Anne Kız, Harikasın’, bir ilk öykü toplamından fazlasıydı. ‘Her Şey Geçer’de ise rotasını öyküden kırıp anlatıya yönelmişti. Burada da aslında ilk öykü kitabından miras bir dünyanın devamını anlatıyordu Türkölmez. İlk kitabındaki mutlu olmak isteyen insana, bir anlamda “Neden öyleyse?...” diye soruyordu, “Neden nefes almak yerine koşuyorsun?”
Çağımızın artık herkesin önemsediği bu sorularının peşinden giderek yeni bir kitapla çıktı Türkölmez okurlarının karşısına: ‘Yabani Ot Toplayıcısı’. Yazarın bu yeni kitabını tür olarak bir sınıflandırmaya dahil etmek zor. Bir günlüğün sayfaları, onlarca öykünün birbirine bağlanmayı bekleyen uçları, yeni nesil bir anlatı geleneğinin dökümleri ya da bir romanın kayıp sayfaları olarak okumak mümkün ‘Yabani Ot Toplayıcısı’nı. Adına her ne dersek diyelim, Türkölmez’in, içinde şiirin de bulunduğu kendine has bir ses yakaladığını söylemek mümkün bu yeni kitabında.
İlk iki kitabında okuruna düşündürmek istediği soruları ise kaldığı yerden devam ediyor. Hatta bir adım ileri gidiyor. “Neden bir durup nefes almayı denemiyorsun” diye sorduğu okuruna şimdi, “Neden göğe bakmak yerine bilgisayara, neden toprağa dokunmak yerine telefonuna dokunuyorsun” diye soruyor çünkü kitabın anlatıcısı şehirden kaçışı gerçekleştirmiş ve küçük kasaba hayatında kendi üretimiyle ayakta kalmaya, yaşamaya başlamış biri. Kitap için de bu hayatın notları, günlüğü, aktarımı, yansıtımı diyebiliriz; tüm duyguları ve güzellikleriyle.
Bu anlamda Türkölmez’in üç kitabını birbirinden ayrı değerlendirmek zor çünkü her seferinde sorularını bir adım ileri taşıyarak sonunda göğe bakmayı, nefes almayı başarabilmiş insanın hikâyesini anlatıyor yazar.
‘Yabani Ot Toplayıcısı’nda yansıttığı dünya, şehir hayatından kaçarak kendi nefesini yeniden duymayı başarabilmiş ve toprağa dokunarak üretmeye başlamış insanın sevincini taşıyor. Her cümle, bu sevinci katmerleyerek şehir hayatında boğulmaya devam eden diğer insanlara bir hatırlatma notu niteliğinde. “ (...) iyi ki artık basit, berrak, ve hakiki şeyleri seviyorum. Gerisini düşünmüyorum” diyor Türkölmez kitabın bir yerinde. Bu basitliğe, berraklığa ve hakikate ise tüm insanlığı davet ediyor. Basit, berrak ve hakiki olan da doğanın büyüsünden başka bir şey değil Türkölmez’e göre. Doğanın kollarına kendini bırakmış bireyin kendi yeniden doğuşuna tanıklık ediyoruz bu anlamda sayfalar arasında. Tam da bundan bir ‘yeniden doğuş hikâyesi’ olarak da okumak mümkün ‘Yabani Ot Toplayıcısı’nı.
Kitabın tam olarak ne dediğini aktarabilmek için Türkölmez’in cümlelerine sığınmakta fayda var: “Yaşasın ağaçlar, yaşasın küçük tepeler, yaşasın büyük tepeler, yaşasın rüzgârlar, yaşasın enginarlar, yaşasın mısır koçanları, sarılar, nar kabukları, turunç çekirdekleri, denizler, maviler, eller, gözler, yeşiller.”
Tam olarak bu!..
Türkölmez’in “yaşasın” dedikleri şehir hayatının yaşanamayanları. “İnsan neye bakarsa, o oluyor yavaş yavaş, biliyorum” derken yazar, giderek benzediği dünyasının, baktıklarının, kendinin resmini çiziyor ‘Yabani Ot Toplayıcısı’nda.
Anlatıcı açısından gerçekleşmiş hayallerin, okur açısından özlem duyulan düşlerin dünyası ‘Yabani Ot Toplayıcısı’.
YABANİ OT TOPLAYICISI
Elif Türkölmez
Çınar Yayınları, 2021
120 sayfa, 28 TL.