Güncelleme Tarihi:
Hayat, çocukluk günlerinde bir dut ağacının altında oracıkta kurulan oyunlar kadar var... O ağacın altında tahta kılıcıyla kötü kalpli ejderhaya savaş açan şövalyeler, buz pateni yapan pembe saçlı prensesler, havuçlu sütünü içip oradan oraya koşuşturan tavşanlar yaşar. Sabahın ilk ışıklarıyla kovasını, küreğini kapan çocuklar, dut ağacının altında buluşur; dallardan dökülen yemiş, çakıl taşları ve topraktan içi pamuk helva dolu bir şato inşa eder; birlikte yarattıkları ortak bir masalın içinde kendilerini bulup bulup kaybederler. Bu masal, hava kararana kadar sürer. Çocuklar tarafından oluşturulan bu kurmaca dünya kendi ekseni etrafında, bilinmedik bir zaman diliminde döner durur... Bu sihirli sabahlar, zamanla yerini çalar saat sesine, multi-vitaminlere, fotokopi makinesinin başında edilen kısa sohbetlere bırakır. Bu değişim tıpkı hayal kurmaktan vazgeçen Peter Pan’ın büyüyüp uçmayı unutmasına benzer.
İnsan doğuştan homo ludens; yani, oynayan insandır. Johan Huizinga, “Kültürel oyun yoktur. Çünkü kültürü oluşturan oyundur” diyor. Shakespeare, oyun kavramına bambaşka bir bakış açısı getiriyor: “Bütün dünya bir sahnedir. Kadın ve erkek ancak birer oyuncu.” Einstein, bu söze istinaden “Oyunlar en yüksek araştırma şeklidir” cümlesini kuruyor...
İnsan, ilkel zamanlardan bu yana oynayarak anlatıyor, öğreniyor ve iletişim kuruyor. Arter koleksiyonundan Emre Baykal küratörlüğünde hazırlanan ‘OyunBu’ seçkisi, oyun ve çocukluk kavramlarını ele alan eserleri bir araya getiriyor. Çocukken oynanan oyunlardan yola çıkarak tasarlanan sergide her bir iş kendi kavramsal çerçevesini bu yönde yeniden yorumluyor. Her çocuk oynadığı oyuna bambaşka anlamlar yükler. Bir çocuk için düğme kutusu, nasıl okyanusta küp küp altın taşıyan bir korsan gemisine, başka bir çocuk içinse bir dondurma arabasına dönüşebiliyorsa ‘OyunBu’da yer alan işlerdeki bakış açısı da sanatçılara göre değişim gösteriyor.
DARTTAN LEGO’YA...
Sanatçı Nevin Aladağ’ın ‘Halıtop ve Motif Eşleştirme Serileri’nde kullandığı halı parçaları bir basketbol sahasını oluşturuyor.
İsveçli sanatçı Jacob Dahlgren’in, bütün bir duvarı kaplayıp devasa bir resme dönüştüren dart hedef tahtları ve oklarından oluşan ‘Ben, Dünya, Şeyler, Hayat’ adlı yerleştirmesi, izleyiciyi hedefi ıskalamanın neredeyse imkânsız olduğu bir oyuna davet ediyor.
Romanyalı Gabriela Vanga’nın ‘Hiç Tereddüt Etmeden’ adlı çalışması lego parçalarından yapılmış bir ok ve yay. Bu çalışma her ne kadar plastik bir su tabancası kadar zararsız görünse de insanlık tarihi boyunca şiddete ve savaşa duyulan eğilimin, çocukluktan başlayarak nasıl normalleştirildiğini işaret ediyor.
Macar sanatçı Kata Tranker’in ‘OyunBu’ sergisinde yer alan ‘Kısa Program’ adlı videosunda bir flip flop’un sayfaları arasındaki buz patencinin; havada dönüşü, düşüşü ve tekrar ayağa kalkışı izleniyor.
TEPETAKLAK PİYANO