Güncelleme Tarihi:
Elimize eski bir Osmanlı İmparatorluğu haritası alalım. Toprakları kahverengiye denizleri ise maviye boyayalım. Şaşırtıcı şekilde mavinin egemenliği öne çıkacak, Akdeniz, Ege, Marmara, Karadeniz bütünüyle içeride kalırken, Adriyatik ve Hint Okyanusu’na doğru atılımlar gözlenecektir. Bu bağlamda hem içeriyi korumak için bir su kalesi kurmak gibi bir ideal hem de en uç denizden daha uzak ufuklara açılmak için bir çıkış yolu arayışı sezilecektir.
Deniz, su, imgesel olarak da pek gündemimize girmez. Oysa, Osmanlı’nın Çanakkale Boğazı’nı geçmesi ile başlamıştır asıl ilerleyişi. Balkan ve Avrupa’ya açılış su yoluyladır. İstanbul’da Anadolu Hisarı ve kardeşi Rumeli Hisarı da öyle. Tıpkı, Çanakkale’deki Çimenlik ve Kilitbahir kaleleri gibi.
Daniel Panzac, Osmanlı Donanması’nda, bize bunu, su ile Osmanlı’nın ilişkisini anlatıyor. Bir farkla, çıkış olarak bir büyük yenilgiden, İnebahtı’dan hareket ediyor. Gerçi ona göre ‘7 Ekim 1571’deki bu muharebede Kutsal İttifak’ın Osmanlı donanmasını batırması ne denli çarpıcı görünse de, hiç bir kalıcı sonuç ortaya çıkarmamıştır’. 1574’de Tunus fethedilmiş ancak, asıl etkisi Devlet-i Aliyye’nin 16.yy’ın başından beri Akdeniz ve Hint Okyanusu’nda izlediği stratejiyi değiştirmek zorunda kalmasıdır. Deniz sınırlarının içine çekilmektir bu. Bir denizin, dışa doğru değil içe doğru dalgalanmasıdır(!).
Panzac, deniz savaşları ve onların sonuçlarından çok, asıl donanmanın yapısına, bu yapının Osmanlı devlet kökü ile irtibatına yoğunlaşmak niyetindedir. Sonuçta, ‘son derece teknik bir kurum olan donanmalar sürekli bir evrim ve değişim içindedirler.’ Donanma örneğinde bir Osmanlı kurumununu teşkilat ve işleyiş açısından takip etmek, kendisine can veren insanları gözlemlemek, bunların eylemlerini analiz etmek ve tabii parçası olduğu savaşları incelemek kitabın ana amacıdır.
Geniş Osmanlı deniz haritası kendi içinde pek çok alt bağlamı da içerir. Korsanlar konusu başlı başına ilgi çekici olmakla kalmaz belgelere yansıyan iletişim dili, Kaptan-ı Deryalar’ın destansı kişilikleri, giderlerini karşılama yöntemi, pek çok ressama konu olmuş muhteşem(!) yıkımlarıyla da göz doldurur. Osmanlı donanmasının geçmişi aynı zamanda güç dengeleri ve savaş stratejilerininin de geçmişidir. ‘İnebahtı sonrasında belirsiz ve uzak ufuklarda fetihlere girişmek, eyalet sahillerini korumak ve hareketli bir deniz ticaretine mukayyet olmaktan ziyade orduya destek olmak da’ az şey değildir.
1571’den 1923’e uzanan sürede, çarpıcı ve belki de trajik olan gemi yapımındaki teknolojik gelişmelerin merkezinde Osmanlı’nın rakibi Batı’nın bulunması, buharlı ve zırhlı gemileri bünyesine katmakta ‘hatırı sayılır zorluklar ve gecikmeler yaşanmasıdır.’
Yavuz ve Midili’ye kadar çıkacak bu öykünün, kurumsal geçmişi, kendisine has arayışları anlaşılır bir dille kitaba yansıyor. Nizam- Cedid, 2. Abdülhamit dönemi çırpınışları, Alman nüfuzunun devreye girişi ise tarihe bakışımızı deniz üzerinden güncelleyip zenginleştirecek nitelikte.
OSMANLI DONANMASI (1572-1923)
Daniel Panzac
Çeviren: Ahmet Madenli, Sertaç Canpolat
İş Bankası Kültür Yayınları, 2018
600 sayfa, 40 TL.