Güncelleme Tarihi:
‘Transitions’ albümü her dinleyişte bir kulüp ortamında canlı çalınıyormuş etkisi yaratıyor. Evet yazılı parçalar ama bir yandan her an kendisini yeniden tanımlayan akor yürüyüşleri duyuyormuşuz gibi hissettiriyor. Bunun sebebi ne?
Bunun en önemli nedenlerinden biri albümü birlikte kaydettiğimiz müzisyenlerin (Charis Ioannou, Stelios Xydias, Ermis Michail, Andreas Panteli, Tolga Erzurumlu, Cenk Erdoğan, Bulut Gülen, Gürhan Nuray ve Elias Ioannou) enerjisi ve caz müziğinin geleneksel yapısına olan bağlılıkları. Siz albüme giren master take’leri dinleme fırsatı buldunuz, bunların yanı sıra albüme girmeyen diğer kayıtları dinleseniz her birinde albümdekilerden farklı bir hava ve mod bulabilirsiniz.
Örneğin ‘Transitions’ veya ‘Metaphor’ hızlı tempolu, sololara cömertçe yer veren bebop parçalar. Buna karşılık ‘You Never Know’ melez referansları olan füzyon bir parça. Albümün ve parçaların kendi karakteristiğini nasıl dengeledin?
‘Transitions’, ilk albümüm ‘As It Is’ de olduğu gibi dinlemekten ve icra etmekten zevk aldığım öğeleri barındırıyor aslında. Bebop günümüz caz dünyası içerisinde popülerliğini yitirmiş gibi görünüyor olsa da ben dinlemekten ve çalmaktan halen çok büyük keyif alıyorum. Bir diğer yandan da çaldığım enstürman gereği yeni akımları da takip ediyorum. Besteleme sürecindeyken bütünlüklü bir albüm yaratma düşüncem vardı ama geleneksel ve modern yaklaşımlar arasında bir denge kurmak için de özel bir çaba sarfetmedim açkıcası. Bu şekilde algılanmış olması beni mutlu etti.
‘Transitions’da önceki albüme göre bas-davul ataklarının daha güçlendiğini duyuyoruz. Daha da ötesi etkili bas sololar var. İki albümü hangi kriterlerle ayırırsın?
İlk albüm sonrası birçok olumlu dönüş aldım. Bir bas gitarist albümünden ziyade, kolektif bir albüm olarak algılanması beni çok mutlu etti. Ama senin de belirttiğin gibi bu albümde kendimi daha iyi ifade edebildiğimi söyleyebilirim. Bunun en önemli sebebi albümdeki tüm parçaların yakın zamanda bestelenmiş olması ve buna bağlı olarak daha güncel içerikli olması. Yani benim şu anki müzikal düşüncelerimi daha net ifade edebildiğim bir çalışma.
Sadece iki albüm çıkarmış olsan da meraklısı için fark edilir bir tonun ve tekniğin var. Nasıl oluştu? Sadece basçı dinleyerek oluşamayacağı aşikar.
Caz müziğini öğrenmeye ve icra etmeye bebop ve swing çalarak başladım. Uzunca bir süre sadece Charlie Parker, Sonny Stitt, Oscar Peterson, Clifford Brown, Bud Powell gibi ustaları dinledim. Çaldıkları soloları bol bol ‘transcript’ yaptım ve uzunca bir zaman sadece o dönem parçalarını çaldım. Hem bebop cümlelerini daha temiz ve net duyurabilmek, aynı zamanda da bas frekanslardan çok fazla taviz vermeden eşlik edebilmek için ortaya böyle bir ton çıktı sanırım... Her bas gitarist gibi Jaco Pastorius, John Patitucci ve Dario Deidda gibi isimlerden çok etkilendim tabii. Son dönemlerde ise Hadrien Feraud, Evan Marien gibi bizim nesilin önemli basçılarını büyük bir heyecanla takip ediyorum...
Albümde çok değerli müzisyenler var, bu kadar insanı nasıl bir araya getirdin?
İkinci albümümde de böylesi değerli müzisyenlerle çalışma fırsatı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Her biri benim müziğimi en az benim kadar hissedebilen ve duyabilen arkadaşlarım. Albümü üç gün içerisinde toplamda 8-9 saatlik bir zaman diliminde kayıt altına aldık.
Kendi gibi olan ‘As It Is’den geçiş dönemini vurgulayan Transitions’a varınca müzikle birlikte konular, temalar, dugular nasıl değişti?
Duygularda bir değişiklik olmadı aslında. Ben yine kendi içimde biriktirdiğim hikâyeleri kendi anlatım şeklimle aktarmaya çalıştım. ‘Transitions’ gerek sound, gerekse besteler bakımından daha bütünlüklü ve şu anki beni daha iyi temsil ediyor kısacası. ‘As It Is’e dönüp baktığımda 12 sene öncesinden bestelediğim parçalar var, kayıt süreci çok uzun zamana yayılmış bir albüm. Geçen zaman içindeki yaşanmışlıklar, edindiğim müzikal tecrübeler ve müzikal dağarcığıma kattıklarım bu aradaki geçişi daha iyi tanımlayabilir aslında...