Güncelleme Tarihi:
Bir edebiyat eseri okunmaya başlandığı zaman ‘yazan’ ve ‘okuyan’ arasında birinin diğerinin yardımı olmadan karşıya geçemeyeceği uçurumlar oluşabiliyor. Okur yazardan, yazar okurdan her an, her satırda uzaklaşabiliyor. Yazarın dünyasında kendini bir yere koyamıyor ‘okuyan’. Bir hikâye bittiğinde her iki taraf da kendi dünyasına çekiliyor. Yazar başka bir hikâyeyi yazmaya başlarken, okuyucu yeni bir kitabın sayfalarını çevirip orada kendine bir yol bulmaya çalışıyor. Ancak bazı öyküler, bunun tam tersi bir etki yaratıyor her iki taraf için de. ‘Yazan’ ve ‘okuyan’ o hikâyelerde empatinin ötesine geçip birbirlerinin tozlu hüzünlerini birlikte kapılarının eşiğinden süpürüp dışarı atabiliyor. Nilüfer Açıkalın’ın öykülerinde de okuru bekleyen bu. Açıkalın okurunun burnunun dibine girmeyi başarıyor.
Yazarlığı tiyatro ve sinema oyunculuğundan daha eski olan Nilüfer Açıkalın, İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nde okudu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nü bitirdi. Oyuncu kimliğiyle daha önce birçok ödülün sahibi olan Açıkalın, yazarlığıyla da ‘Nilüfer Küçükçavdar’ adıyla girdiği 2017 Fakir Baykurt Öykü yarışmasında ödül aldı. ‘İçeri Giren’ öyküsüyle kazandığı bu ödülde Açıkalın, jürinin önyargılı davranmaması için böyle bir tavır geliştirmiş olmalı. Dokuz öykü kitabı ve bir romanı bulunan yazarın Doğan Kitap’tan çıkan son öykü kitabı ‘Hüzün Süpüren’de ‘İçeri Giren’ öyküsü de yer alıyor. “Hani peri gözden gizlidir ya, insan periden daha gizlidir” epigrafıyla başladığı ‘İçeri Giren’, kozmetik dükkanına giren ‘âşık’ bir kadının hikâyesi. Aslında bir şey alacağında da değil dükkana girmesi, “Ne arzu etmiştiniz?” diye soran satıcıya “Aşk bebeğim, tek arzum aşktı ve buldum, çok mutluyum” cevabını yapıştırıveriyor. Onun artık ‘kırmızı ruj’a ihtiyacı yok. Açıkalın öykülerinde cesur anlatısını genellikle ironik durum ve karakter tahlilleriyle taçlandırıyor. Yazar, bir kadın anlatıcının aktardığı hikâyelerinde hayatının sıradanlığı içindeki sade karakterlerle karşı karşıya getiriyor okurunu. Her zaman her yerde görebileceğiniz insanların iç derinliğine ilerliyor. Tüm öykülerin başında yer verdiği Mesnevi’nin ‘Her Güne Bir Hikmet’ bölümünden alınan epigraflar da karakterlere ve hikâyelerine derinlik kazandırıyor.
KİTABA SİNEN SİNEMA İZLERİ
Açıkalın’ın, hikâyelerinin geçtiği mekânları da birbirinden tamamen farklı. Bazen olayın geçtiği yer TEM Otoyolu’nda bir kaza mahalli olabiliyor, bazen de ‘Büyülü Cadde’ dediği İstiklal Caddesi. Ya da bazen bir kapıcı dairesi ama burada bile hüzün ve neşe iç içe okuyucuyu sarıyor. Hikâyeler çoğunlukla İstanbul’da geçse de ‘SüperMen’de olduğu gibi bulutların üstüne de çıkılabiliyor. Açıkalın mekân neresi olursa olsun kendine özgün, özgül içeriğe sahip bir yaşantıyı üretmekten geri durmuyor ‘Zır Deli Âşıkları’, ‘Zır Deli Aptalları’yla. Edebiyatta farklı, sıra dışı tarzı ve üslubunu oturtan Nilüfer Açıkalın’ın ‘Hüzün Süpüren’i zaman zaman görselliğin etkisini ve sinema sanatının izlerini de taşıyor. Yazar genelde kullandığı ‘kara anlatı’ya bu kitabında pek yer vermemiş. Biraz hüzün var. O da süpürülecek ki, neşe hemen arkasından gelsin. Derinlerde bir yerinizde bir hüzün varsa, yazarla birlikte süpürün onları eşiğinizden dışarı.