Güncelleme Tarihi:
‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi Türkiye popüler kültürünün bir fenomenine dönüşmeden önce Hürrem Sultan kitlelerin umurunda değildi. Ukrayna’nın bir köyünden küçük yaşta kaçırılıp Osmanlı başkentine kadar getirilmesi ve sonrasındaki göz kamaştıran yükselişi kendi içinde pek çok merak kabartıcı hikâyeyi barındırıyordu oysa. Sonuçta bir köleden bir Haseki Sultan doğmuştu. İsmi, dini, milliyeti dahil her şeyi değişmişti. Fakat değiştirme sırası gün gelip onun olacaktı. Roxelana her tür risk kadar fırsatları da bünyesinde taşıyan Harem’i ‘hanedan kadınlarına ait bir ikametgâh olmaktan çıkarıp siyasi nüfuz kullanan bir kuruma dönüştürecekti’. Zaten, Rutenya’dan esir tüccarları tarafından kaçırılıp da kendini bir vesileyle ilkin Eski Saray, sonra da Kanuni’nin eşi sıfatıyla Yeni Saray’da bulan Hürrem, eski ile yeni arasındaki eşikte durmuştur. İlginç olan, onun tek başına olmasa bile birçok sebebi harekete geçirerek yeninin aktörü olmayı başarmasıdır. Bununla birlikte, ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi bitip de popüler kültürün köpüğü sönünce Hürrem yine ortadan kayboldu. Bugün, Osmanlı tarihini yakından merak edenlerin dışında kitlelerin ilgilendiği birisi de sayılmaz.
Her ne kadar Leslie Peirce, dizi başlamadan önce Hürrem üzerine çalışmaya başladığını söylese de genel ilginin teşvik edici bir yanı hep vardır. Buna rağmen eldeki kitabı bir popüler kültür nesnesine indirgemek doğru olmaz. Yazar, Hürrem’i olabildiğince tarih içinde, belgelere ve bağlamlara sadık kalarak araştırmaya çalışmış. Ancak temel problem burada da kendisini gösteriyor. Hakkında yeterince ve açık belge bilgi yok. Hem Osmanlı tarihinin hem de kadın olmasının karakterinden dolayı, Hürrem yükseldikçe somut kişiliği devreden çıkıyor. Hayal gücü ve yorum öne çıkıyor. Kanuni çağının kültürel zenginliği düşünüldüğünde ve Hürrem’in baskın yüzü hatırda tutulduğunda bu durum ilginç bir çelişkidir.
Aslında, erkek padişahlar halkasının son baskın karakteri Kanuni’den sonra, onun da adeta yaşlandıkça ihtiyarını kaybetmesiyle iktidar kullanma/kullanabilme erkinin sönmesine paralel kadın karakterler ön plana çıkmıştır. Hürrem bu bağlamda başlangıçtır. Leslie Peirce, biraz kaçınılmaz olarak Kanuni, Harem, Osmanlı siyasal sistemi, toplumsal yapısı üzerinden ilerleyerek Hürrem’i açığa çıkarmaya çalışıyor. Hürrem’i anlamak, Osmanlı sistemini de çözebilmektir çünkü.
Bir köleden bir kadın diplomat, bir cariyeden padişah eşi ve şehzadeler annesi, bir Hıristiyandan kendisini vakıf hizmetlerine adamış Müslüman bir yardımsever, bir yabancıdan oğullarının yanında Anadolu’yu dolaşmış bir etkili seyyah yapan yine bu yapıdır. Denilebilir ki, Hürrem’i konuştukça, Hürrem’i aradıkça karşılaşılan, Osmanlı sisteminin, kültürel, siyasi ve ekonomik döngüsüdür. Rekabet, belirsizlik, iktidar, güç, estetik, entrika, savaş, karmaşa, eğlence, kültür, kan her şey iç içedir. Dahası, Hürrem bir sonuçtur. Hâlâ aydınlanmayan biyografisiyle bile bu böyledir.