Güncelleme Tarihi:
Bir fotoğraf albümü yalnızca aile büyüklerinin çiçeği burnunda hallerini, aynı sofrada toplanmış dostların yüzlerine yayılan gülümsemeyi ya da geçmiş, güzel günlerin yâd edilesi anlarını saklamaz. Fotoğraf kareleri dönemin moda anlayışını, toplumsal yapısını, kadın-erkek ilişkilerini, ekonomisini, sosyal yaşantıyı ve kültürel kimliğini yansıtır. Annemizin çeyiz sandığından çıkan kanaviçe işlemeli masa örtüsü zaman geçtikçe sadece bir kumaş değil; adeta bizi zamanlar arası yolculuğa çıkaracak bir uçan halıya dönüşür.
Yapı Kredi Kültür Sanat’ta açılan ‘Memento İstanbul: Hristoff Aile Arşivi’ başlıklı sergi, bize üç kuşak boyunca İstanbul’da yaşamış gayrimüslim bir ailenin gözünden İstanbul’a bakma fırsatını veriyor. “Büyük şehirleri tarif ederken nostalji ve duygusallık genellikle el eledir. Bu sergi bir aileyi olduğu kadar bir yeri de belgeliyor; Türkiye Cumhuriyeti’nin erken yıllarının İstanbul’unu... 100 yıla yayılmış üç kuşaktan sanatçının bir araya getirdiği ‘Hristoff Aile Arşivi’ bize bu şehirden farklı bakış açıları sunuyor. Bizim bir zamanlar ‘burada’ olduğumuzu gösteren, kimi zaman elimizde tuttuğumuz, kimi zamansa hayal meyal hatırladığımız objeleri değer verip saklıyoruz. Mirasımız ille de bu objeler üzerinden tamamlanmasa da onlar hikâyelerimizi anlatmamıza yardım ediyor, hatta daha önemlisi bize nereden geldiğimizi hatırlatıyor” sözleriyle izleyiciyi karşılayan ‘Memento İstanbul’ sergisinin küratörleri Elif Erdoğan, Peter Hristoff ve Yeşim Demir Pröhl.
HÜZÜNLÜ VE BOĞAZ HAVASI ESEN BİR HİKÂYE
PETER HRISTOFF: İSTANBUL BENİM İÇİN SIĞINAK
Peter Hristoff’un “Benim için İstanbul, Bulgaristan’dan da öte, anavatan ile olan o derin bağı temsil ediyor. Bu duyguya ilk defa genç bir yetişkin olarak New York’ta yaşarken rastladım. İstanbul bir anlamda benim için bir sığınak oldu” sözüne istinaden Selçuk Altun, sergi kitabında yer alan yazısında, sanatçının çalışmaları için şu sözleri söylüyor: “Peter Hristoff renk ile figürün simbiyosisini erken çözmüştür. Özgündür, onun yapıtlarını izlediğinizde bir başka sanatçı aklınıza takılmaz. Yapıtlarında İstanbul’u seçebilirsiniz ama New York yoktur; iki sevgilisini yarıştırmaz, New York işin birikim katmanını üstlenmekle yetinecektir. Bir kaligraf gibi tertemiz çalışır, yapıtlarındaki pastel renkler ve figürler kırılgandır. Sabırla kotarılmış dantel ve kilim figürlü yapıtları sanki üç boyutludur, okşanası gelir ve renkli satırlarında halk türkülerinin gizemli dizeleri keşfedilmeyi bekler.”
Peter Hristoff’un baba tarafından dedesinin koyu bir yoksulluk içinde, kimliksiz ve yetim başlayan hayatı; çocukken çalıştığı yerde ona ‘bahçeci çocuk’ olarak seslenilmesiyle devam ediyor. Peter Hristoff adını kendi seçen, tek başına hayat mücadelesi vermek zorunda kalan bir dedenin torunu. İnce işçilikle kurulan bu yaşam, Peter Hristoff’un babasının Sofya Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenim görmesiyle, mektuplar, yazmalar, kartpostal koleksiyonları ve daha niceleriyle çokboyutlu bir hal kazanıyor.
‘Memento İstanbul: Hristoff Aile Arşivi’, Balat’taki Demir Kilise’den yükselen çan sesini, gündoğumundan önce Boğaz’da açılan bir balıkçı teknesinden kıyıya vuran yanık türküyü, bir çorap fabrikasının penceresinden avluya taşan dokuma tezgâhı tıkırtısını çoksesli bir anlatım diliyle harmanlayan etkileyici bir arşiv sergisi.
‘Memento: İstanbul: Hristoff Aile Arşivi’, 7 Ağustos’a kadar Yapı Kredi Kültür Sanat’ta görülebilir.