Güncelleme Tarihi:
Kimileri için dostluk pek çok değerden önce gelir. Paylaşımı, fedakârlığı, saygıyı, sevgiyi ve cesareti de beraberinde getirir. Zorlukların da üstesinden birlikte gelinir, mutluluklarda da birlikte eğlenilir. Ve kimi zaman hiç tanımadığınız biri, hayatınızdaki en önemli kişi haline gelir. Aniden girer dünyanıza, yaşınız kaç olursa olsun, dostluk bağları bir kez kuruldu mu kopması imkânsızdır.
Doğan ve Egmont Yayıncılık’tan Göktuğ Canbaba imzasıyla çıkan ‘Perili Ev’ güven, cesaret, dostluk ve fedakârlık temalarının derinden işlendiği soluksuz bir serüven.
Aslı, Doruk, Doğa, Cem, Can, Boğaç ve Su... Karakterleri keyifle işlendiği her satırda belli olan, birbirleriyle samimice şakalaşan, iyi anlaşan yedi arkadaş... En büyük zevkleri, güzel havalarda bisiklete binmek, doyasıya dondurma yemek ve futbol oynamak. En büyük korkuları ise sahanın hemen yanında bir hayalet gibi dikilen Perili Ev’in uğursuz silueti! Pencereleri tahtalarla kapatılmış, soluk renkli ve hastalıklı görünen bu üç katlı köşkün bahçesine ne zaman toplarını kaçırsalar, ondan vazgeçiyorlar. Çünkü çocuklara göre dünyada ne kadar kötülük varsa, içinde barındırıyor gibi hissettikleri bu eve girmeye cesaret edemiyorlar.
Ta ki maç yaptıkları bir gün, sokak çocuğu Ali ile tanışacakları ana kadar...
Ali’yi hiç tanımıyorlar belki ama Ali, çocukların iddiaya girdikleri ezeli rakipleriyle maç yaptıkları sırada topları kaçınca, gözünü kırpmadan evden içeri giriyor ve bir daha geri dönmüyor.
İşte o an yedi yakın arkadaş birbirine aynı soruyu soran gözlerle bakıyor: Hiç tanımadığınız birini korumak için neleri göze alırdınız?
Aslı, Doruk, Doğa, Cem, Can, Boğaç ve Su; Perili Ev’in onlar için hazırladığı sürprizlerden habersizce bu sorunun yanıtını veriyor ve macera başlıyor.
İllüstratör Hakan Arslan’ın özgün tarzıyla kapağından itibaren dikkat çeken ve her bölüm başındaki renkli çizimlerle atmosferi hayal etmemizi sağlayan roman, ayakları yere basan karakterleri, esprili diyalogları ve heyecanlı kurgusuyla genç okurları mutlu edecek.
KİTAPTAN
Bahçede yürüyüp Ali’yi ararken rüzgâr bir kere daha esti ve ağaçlardaki kargalar bir anda havalandı. Yüzlerce karganın bağırışı evin bahçesini kaplarken bir anda yanlarındaki su kuyusundan tangır tungur bir ses duyup çığlığı bastılar. Kuyunun tepesindeki kova aşağı düşmüş, düşerken de garip sesler çıkarmayı ihmal etmemişti. Panikleyen çocuklar etrafa çaresizce bakarken Doruk, Ali’nin kıyafetlerini ayağının dibinde çamurun içine batmış halde gördü. Başından aşağı kaynar sular dökülürken konuşmayı başaramadı. Koluyla Aslı’yı dürtüp ona kıyafetleri gösterdi. Kız, kıyafetleri görünce dizlerinin bağı çözüldü ve yere düşüverdi. Çocuğun tişörtünü ellerine aldı. Birkaç dakika önce onlara yardım eden kanlı canlı çocuk, belli ki ev tarafından esir alınmış ya da çoktan evi mesken tutmuş bir canavar tarafından yenilip yutulmuştu. Geriye sadece kıyafetleri kalmıştı ne yazık ki.
Doruk, kızı ayağa kaldırdı ve duvara doğru onu taşırken, evin girişindeki büyük demir kapı açılıverdi. Duvarların birleştiği yerdeki paslanmış demir kapının açıldığını gören olmamıştı daha önce. Çocuklar kendiliğinden açılan kapıyı gördüklerinde küçük dillerini yutacak gibi oldular ve duvara tırmanmaya başladılar ama yapamıyorlardı. O kadar korkmuşlardı ki elleri kayıyor, ayaklarını duvardaki boşluklara yerleştiremiyorlardı ama evden çıkmaları gerektiğini de biliyorlardı.
Birbirlerine bakıp bir süre bekledikten sonra, kapıya doğru koşup kendilerini dışarı attılar. Kapının arkalarından kendi kendine kapandığını fark ettiklerinde “Kaçııııııııın!” diye bağırarak sahaya doğru koşmaya başladılar.
PERİLİ EV
Göktuğ Canbaba
Resimleyen: Hakan Arslan
Doğan Egmont, 2018
148 sayfa, 14 TL.