Güncelleme Tarihi:
‘Ahmet Kaya’yı, Kardeş Türküler’i ve sizleri buluşturan süreci anlatabilir misiniz?
Biz ‘Hep Sonradan’ı Ahmet Kaya şarkılarıyla ilerleyen bir sürgün hikâyesi olarak görüyoruz. Biz müzikalden ziyade müzikli oyun demeyi tercih ediyoruz. Fikir ilk olarak Bursa Nilüfer Kent Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Feza Soysal’dan geldi. Kardeş Türküler’in canlı müzik yaptığı, Ahmet Kaya şarkılarıyla ilerleyen ve onun hayatına dair bir hikâye anlatma fikri Feza’ya aitti. Funda Alp, Didem Kaplan ve benim içinde bulunduğum bir yazar ekibi oluşturuldu. Doğrudan Ahmet Kaya’nın hayat hikâyesini anlatan bir oyun kurmaktansa, onun hayatı ile paralellikler taşıyan ve zaman zaman onun hayatıyla kesişen bir hikâye kurmanın daha sağlıklı olacağını düşündük.
Oyunda Türkiye’nin geçmiş acıları, bir aile üzerinden anlatılıyor. Siz Salih karakterini kafanızda nasıl şekillendirdiniz?
Birkaç yönelim vardı. Birincisi zaten Korsakoff hastalığı nedeniyle hafızasıyla ilgili yaşadığı sorunlar var ki bu oyunun da temellerinden birisi. Diğer bir yönelim, memleketini çok seven ve bu sevgi için kendi hayatını bir anlamda feda eden bir kişilik. Üstelik de bu memleket sevgisi nedeniyle memleketinden koparılan, sürgün edilen bir insan. İçinde bulunduğu politik mücadele nedeniyle ailesine, kendi çocuklarına yeterince zaman ayıramayan birisi. ‘Aileci’ bir yaklaşıma uzak duruyor; aşırı bir yorumla memleketteki çocukların geleceği için mücadele ederken kendi çocukları gölgede kalıyor diyebiliriz.
Ahmet Kaya’nın hayatından kesitleri Gülten Kaya rehberliğinde detaylandırdığınızı okudum. Bunlar dışında yararlandığınız kimler oldu?
Ahmet Kaya hakkındaki biyografilere baktık. Ferzende Kaya’nın kitabı sanırım en kapsamlısı. Ama GAM Müzik’ten çıkan ve şarkıların hikâyelerini, oluşum aşamalarını anlatan kitap çok faydalı oldu. Kardeş Türküler kadrosundan Diler Özer’in akademik çalışması da fikir verici oldu.
Oyun, izleyici üzerinde inanılmaz bir etki bırakıyor. Herkes oyundan gözleri dolu dolu ağlayarak çıktı. Metni yazarken seyircinin böyle bir duygudaşlık kuracağını bekliyor muydunuz?
Elbette bir duygudaşlık olacağını düşündük ama bu düzeyde bir etkileşim, ortak bir ruh hali oluşacağını ben kendi adıma söyleyeyim hesap edememiştim. Sanırım içinde bulunduğumuz dönemde seküler kesimin yaşadığı bastırılmışlık hali bu oyunla ve Ahmet Kaya’nın hikâyesiyle, şarkılarıyla çok yakın bir duygudaşlık kurma durumu ortaya çıkarıyor. Bir de oyun boyunca hüzün hâkim olsa da bu hüznün yıkıcı, depresif bir karaktere bürünmemesine özen gösterdik. Hüzünden yola çıkarak yeniden bir mücadele gücü yakalanabileceği fikrine yöneldik ki bu Ahmet Kaya’nın şarkılarının da karakteristiğidir kanımca.
Oyunda da ifade edilen ‘Herkesin bir Ahmet Kaya’sı var’ sözünü biraz açar mısınız?
Ahmet Kaya şarkıları genel olarak baktığımızda bu toprakların acılarına odaklanan, ezilmişlerin hüzünlü hikâyelerine gönderme yapan şarkılar. Ama bu acıları ve hüznü sömürmeyen, hatta biraz mesafeli yaklaşan, biraz önce de söylediğim gibi buradan bir yeniden ayağa kalkış duygusu yaratan şarkılar. Bu nedenle de her kesimden vicdanını kaybetmemiş insanın duygudaşlık kurabildiği şarkılar. Şarkılarıyla kendi trajik ve onurlu yaşam hikâyesi birleştiğinde sınıfsal, politik, etnik, dinsel kimliği ne olursa olsun vicdanı olan herkesi ortak paydada buluşturan bir isim.
Hep Sonradan, 31 Ocak, 12, 13, 26, 27 Şubat’ta UNIQ Hall’da izlenebilir.