Güncelleme Tarihi:
Ahmet Kaya, Türkiye’nin en önemli yorumcularından biri. Kendine has söyleyiş tarzı, türkülere getirdiği yorum, çağdaşı olan şairlerin şiirlerinden bestelediği şarkılar ve daha nicesi, onu, pek çok insan için vazgeçilmez kıldı. Bundan 21 yıl önce, Paris’te, memleketinden, sevdiklerinden ve hayranlarından uzakta hayatını kaybettiğinde 43 yaşındaydı ve 15 yıldır şarkılarıyla hayatımızdaydı. İlk albümü ‘Ağlama Bebeğim’ piyasaya verildiğinde ‘ama bu arabesk’ diye onu eleştirenler, lümpen bulanlar, devrimcilikten uzak bir hayat sürdüğünü iddia edenler, sonrasında onun şarkılarıyla hemhal oldu, soldan sağa herkes tarafından çok sevildi. Ahmet Kaya, yaşadığı dönemde karşılaştığı onca güçlüğe, engellemeye ve baskıya rağmen direndi, şarkılarını ve doğru bildiğini söylemekten vazgeçmedi, bu ülkenin en önemli isimlerinden biri oldu.
Herkesin bir Ahmet Kaya şarkısı vardır. Onu hiç sevmeyenlerin bile. Bir noktada insanı yakalar çünkü. Samimi yorumu, etkileyici sesi, taklit edilemez söyleyişiyle hayatımıza girdi; hiçbir zaman çıkmayacak. “Taklit edilemez” diyorum ama döneminde taklidi çoktu. Bugün hiçbirinin adını hatırlamıyoruz. O zamanlarda da onlarla kimse ilgilenmemişti. Bilhassa sağ cenahtan kimi yorumcular, Ahmet Kaya gibi söylemeye çalışmış, seslerini ve sözlerini onun şarkılarına benzetmiş, becerememişlerdi. Aksanı dahil her şeyi kendine hastı, öyle kaldı.
Ahmet Kaya, ‘80’li yılların karanlığını aydınlatan isimlerdendi. Bugüne dek çok söyledim, yine söyleyeyim: O dönem art arda yanan ve etrafındakileri aydınlatmaya çalışan mumlar arasında bir meşaleydi. Aydınlığı herkesi kapsadı. Açtığı yoldan çok insan geçti. Müziği tartışıldı ama söyledikleri dikkatle dinlendi. Sadece şarkıları değil, söyledikleriyle de dikkatleri (ve zaman zaman okları) hep üzerine çekti. Çok tartışıldı ama yok edilemedi.
Bu bahisteki en büyük tartışma, şu anda bu satırları okuduğunuz gazete tarafından atılan bir manşet. Ahmet Kaya, sonrasında hayatını, çok sevdiği memleketinden uzakta geçirmek durumunda kaldı. “Dönemin koşulları öyleydi” diyecekler olacaktır ama onu hedef gösterenlerin, ilerleyen yıllarda onun mezarını ziyaret etmesi ya da onunla ilgili yazılar yazması, manşetin etkisini yazık ki yok etmiyor. Hepimizin içinde bir yaraydı bu, öyle kaldı. Bu manşet ve sonrasında başka gazetelerin de katılımıyla art arda yapılan haberler, Ahmet Kaya’nın sürgün yıllarının başlamasına sebep. Malum ödül töreninde ona çatal bıçak fırlatan güruh, bardağı taşıran son damlaydı. “Hepiniz oradaydınız” diyene aldırmayın, küçük bir topluluktu o ama etkisi büyük oldu. Kaya, Türkiye’yi terk etti ve bir daha memleketine dönemedi.
HEPİMİZ SUÇLUYUZ BELKİ DE
Suç belki de hepimizde: Şarkılarını dinledik, her yerde çaldık, hep birlikte söyledik ama onu Paris’te yalnız bıraktık. Kendisi burada değilken, orada yalnızken bile şarkıları herkesin dilindeydi. Neyse ki dostları vardı, yanındaydı ve Türkiye’de nasıl sevildiğini biliyordu. Bunu bir avunma yöntemi olarak kullanıyorum ama öyle değil. Ahmet Kaya hep aramızda olmalıydı. Olmadı. Bunu başaramadığımız, onu buraya getiremediğimiz, yalnız bıraktığımız için suçluyuz belki de.
Ahmet Kaya’yı ‘80’li yıllarda tanıdık, ‘90’lı yıllarda daha da sevdik, ölümünden sonra sahiplendik. Onlarca şarkısını art arda sayamayacak kimse yoktur. Biri ‘Saza Niye Gelmedin’i hatırlar, diğeri ‘Mahur’u; kimi ‘Yorgun Demokrat’la bilir, kimi ‘Başkaldırıyorum’la; ‘Başım Belada’yı sevenleri söyler belki ama ‘Kum Gibi’ herkesin dilindedir... Şarkılarının adını art arda sıralasak bu yazının sınırını aşarız. Etkin olduğu 15 yılı bu kadar verimli geçirmiş bir isim, Ahmet Kaya. Üstelik soldan seslendiği dünyada istisnasız herkes tarafından sevilmiş. Bugün onu bunca hasretle anıyorsak, bundan.
Uzun uzun anlatılabilir, yaptıkları üzerine kitaplar yazılabilir, filmler çekilebilir. Bunların hiçbirine gerek yok oysa. Nasıl herkesin bir Ahmet Kaya şarkısı varsa herkesin Ahmet Kaya’sı ayrı. Ben, benimkini yıllardır anlatıyorum. Dostlarının, sesini hiç susmadan bugüne getiren sevgili eşi Gülten Kaya’nın, kızlarının ve yakınlarının Ahmet Kaya’sı nasıl, merak ediyorum. Bunun için ne bir filme ihtiyaç var ne de onlarca kitaba. Elbette herkes yazsın, anlatsın ama bunların hiçbiri, bireylerin algısını değiştirmeyecek. Ahmet Kaya, herkeste farklı biçimde yer alıyor, öyle kalacak.
Dünya değişiyor ama Ahmet Kaya değişmeyecek. Onu sürgüne mahkûm edenler artık yerlerinde değil. Kalsalar da fark eden bir şey olmayacak: Ahmet Kaya hep yerinde, hep sevenlerinin kalbinde. Yaşasaydı da bu böyle olacaktı.
HEP EN DEĞERLİMİZ
Genç öldü ama ardında inanılmaz bir servet bıraktı. Bugün bu dünyayı bu kadar seviyorsak biraz da onun şarkıları sayesinde. Hayali, hayalimiz: Barış içinde bir arada yaşayalım, dünyayı yaşanır kılalım. Onun şarkılarında buluşuyorsak, bu hayalde de buluşabiliriz. Zor değil. Bunu biliyordu, direndi. Dahası, direnmeyi ve yıkılmamayı, savrulmamayı bize öğretti. Ölümünün 21. yılında onu anarken yapmamız gereken şey, söylediklerini dikkatle bir kere daha dinlemek... Dünden bugünü gören, onu yarına güzellikle taşımak isteyen bir insanın cümlelerine kayıtsız kalmamız mümkün değil. Tam da bu yüzden umut hep baki. Gidenler gitsin, kalanlar onun şarkılarında birleşecek. Bunun için Ahmet Kaya hep en değerlimiz.