Güncelleme Tarihi:
Söz konusu bellek olduğunda ilkel ve modern olanın sorgulanması, zamanın geçmiş, bugün ve gelecek akışı içerisinde ele alınmasını da beraberinde getirmektedir. Bellek biriktirdikleriyle kimliği oluştururken, kimliğin zamanın hangi noktalarından beslendiği ise tarihin sık tekrarladığı sorular arasında. Bugün günlük pratiklerimiz, sorunları nasıl ele aldığımız, durumları nasıl değerlendirdiğimiz gibi genel tavır ve yaklaşımımız, belleğin zamanla girdiği bu dinamik ilişkinin ürünü. Mesele sanatçının elinde ise çok katmanlı bir hal alıyor ve bu sorgulamalar eşliğinde biçim arayışı tüm canlılığıyla devam ederek yaratıcılığı besliyor.
Ramazan Can’ın ‘Evvel Zaman İşi’ başlıklı sergisi, bellek, anımsama ve zaman ekseninde, sanatçının kendi kimliğine döndüğü bir seçki sunuyor. 2013-2018 yılları arasında ürettiği işlerin kronolojik bir akışla sunulduğu sergi için sanatçı şunları söylüyor: “Ürettiğim işlerin kendi kimliğimle ilgili olmasına karar verdiğim dönemde, gözümü doğup büyüdüğüm bölgeye çevirdim. Bir zamanlar göçebe olup sonrasında yerleşik hayata geçmiş insanların yaşadığı bölgeye ait, kendi belleğimdeki unutulmaz anekdotların peşine düştüm, çünkü Andreas Huyssen’in de söylediği gibi, geçmişin ‘anı’ haline gelmesi için dile getirilmesi gerekir. Geçmiş, belleğin içinde saf ve yalın halde bulunmaz. Anımsama ediminin statüsü şimdi’dedir. Anımsama, geçmişin kendisi değildir. Bu nedenle, bir olayı yaşamak ile bir temsil içinde anımsamak arasında, geçmiş ve şimdinin arasında olduğu gibi ince bir yarıktan söz edilebilir. Belleğin canlılığını, aktarım gücünü sağlayan bu yarık, sanatsal yaratıcılığı da beslemektedir.”
Manisa doğumlu sanatçının peşine düştüğü Şaman kültürü, Türklerin İslamiyet öncesi Göktanrı inancından besleniyor. Bütün varlıkların, canlı ve cansızların ruhu olduğuna inanan bu anlayış, ilkel yöntemleriyle zamanının problemlerine nasıl yaklaşıyordu? Bu yaklaşımların bellekte bıraktığı izler, çağdaş dünyanın sorunlarıyla nasıl bir ilişki kurabilirdi? Serginin temelinde gözlemleyebileceğimiz bu sorulara, sanatçının malzeme kullanımıyla verdiği yanıtları izliyoruz. Örneğin beton ve ahşaptan yaptığı modern tapınma nesneleri, ağaç malzemesini TOKİ’nin kentsel dönüşüm adına yıktığı gecekondulardan alıyor. Kent dokusu, kentsel dönüşüm gibi kavramlara göndermede bulunan yerleştirme aynı zamanda sanatçının deyişiyle “İlkellerin tapındığı totemleri andıran yapılar yaratarak bunları bir sunak aracı olarak kullanma” işlevi görüyor.
Ramazan Can’ın aslında kim olduğumuz sorusuna malzeme ve biçim üzerinden aradığı cevaplarının; Şaman kültürü, mitlerin simgesel dili ve çağdaş pratikler üzerinden geniş bir seçkiyle izlenebileceği ‘Evvel Zaman İşi’ sergisi Anna Laudel Contemporary’de 20 Nisan’a kadar devam ediyor.