Her gün yeniden dünyaya gelirim

Güncelleme Tarihi:

Her gün yeniden dünyaya gelirim
Oluşturulma Tarihi: Şubat 03, 2017 05:40

Piyanist İdil Biret, repertuvarındaki 130’a yakın konçerto, yayımlanmış 125 CD, olağanüstü hafızası ve çalışma azmiyle müzik dünyasının fenomenlerinden. Hep ileriye bakıyor, hayatında geçmişe dair pişmanlıklara yer vermiyor. Chopin, Beethoven, Brahms, Liszt, Rahmaninof, Schumann’ın ardından geçen ay külliyat serisinin sonuncusu yayımlandı: Bach/Mozart kayıtları 12 CD ve belgesel DVD’sinden oluşuyor.

Haberin Devamı

Zaman kavramıyla ilişkiniz yıllar içinde nasıl gelişti, dönüştü?
Geçen zamanın hiç farkında değilim. Halbuki müzik zamana bağlıdır. Ancak bir parçayı defalarca baştan çalabilirsiniz; yani başa dönebilirsiniz. Belki de bu yüzden geçen seneleri asla düşünmem. Bir yerde yaşım yoktur. Her gün yeniden dünyaya gelirim. Çocukluğumda bir söyleşi sırasında yaşımı soran gazeteci beye 100 yaşında olduğumu söylediğimde adamcağız bu kelimelerdeki derin anlamı bulmaya çalışmıştı. Aslında 100, 25, 12 veya 3 benim kafamda hep aynıydı, bunu anlatmaya çalışmıştım. Yaş kompartmanına insanları zorla koymak kanımca çok kısıtlayıcı. Maalesef moda olan bir davranış.

75’inci yaş konserleri organizasyonu ve katılımıyla, orkestralarımızdan müzikseverlerimize Türkiye’nin size saygı selamı gibiydi. Bu vesileyle sormak istiyorum: Türkiye’de sizi bugüne kadar en mutlu eden jest, en çok üzen tavır neydi?
Çok keyifli ve güzel bir sene geçirdim. İlham verici ve duygulandırıcı da... Üstünlük nitelemelerinden hep kaçınmışımdır. Bu yüzden ‘en’le ilgili konudan bahsetmeyeceğim. Ancak ülkemizde kaliteli sanatçıların giderek çoğalması beni ne kadar mutlu ediyorsa, onların karşılaştığı giderek artan ilgisizlikten kaygı ve üzüntü duyuyorum.

Haberin Devamı

BESTELERİM ÇEKMECEMDE

Kompozisyon ve orkestra şefliği öğrenimi de almıştınız, fakat bu alanlardaki çalışmalarınızı görmedik. Bestelerinizi ortaya çıkarmayı, orkestra yönetmeyi düşünüyor musunuz; doğaçlamalardan oluşan resitalleri sürdürecek misiniz?
Bestelerimi yeterince ilginç bulmadığımdan çıkarmıyorum. Ama yine de çalışmaya devam ediyorum. Doğaçlama yapmayı hep sevmişimdir. 20. yy’ın ortalarına kadar, emprovizasyon hakiki müzik istidatı olan her müzisyenin vazgeçilmez uğraşıydı. Büyük bestecilerin hepsi olağanüstü doğaçlama yeteneğine sahipti. Örneğin genç Beethoven’in eserlerinin, yaptığı emprovizasyonların yanında sönük kaldığı söylenir. Hocam Wilhelm Kempff, 11 yaşında verdiği ilk resitalin son parçasının dinleyiciler tarafından kendisine verilen bir tema üzerine emprovize ettiği çeşitlemeler ve füg’den oluştuğunu anılarında anlatır. Ne yazık ki 20. yy’da doğaçlama yapmak eski önemini kaybetti. Bu asrın sonlarına doğru caz müzisyenlerinin etkisiyle doğaçlama daha serbest bir şekilde yapılarak tekrar canlandı. Şimdi daha fazla kısa parçalardan oluşan emprovizasyonlara rastlanıyor. Günümüzde bir piyanistin belirli klasik formları kullanarak güçlü bir yapıt emprovize etmesinin çok ilgi çekeceğini sanmıyorum. Belli de olmaz...

Haberin Devamı

Birçok ‘ilk’e imza attınız, en çok hangisi size gurur veriyor?
Gurur duymak aklımın köşesinden bile geçmez. Ben bir plak projesini bitirince, hiçbir zaman ona geri dönmem. Yeni kayıtlarımı düşünerek, planlar yaparım. Yine de birkaç önemli etaptan bahsetmem lazım gelirse, aklıma ilk başta Beethoven’in Liszt tarafından piyanoya uygulanan 9 senfonisi kayıtlarım, Chopin’in tüm eserlerini kapsayan 15 CD ve Boulez’in üç sonatının bulunduğu kayıttan bahsedebilirim.

İdil Biret 100’ serisindeki son külliyatın Bach/Mozart’a ayrılmasının, yıllar sonra tekrar Bach’a dönüşünüzün, serinin son CD’sinde ise sadece Schubert’e yer vermenizin özel nedeni var mı?
Bach her zaman yaşamımda büyük rol oynadı. Bir aralık o devirde yapılan süslemeler barok müzik uzmanları arasında şiddetli münakaşalara sebep oldu. Bir yerde müziğin yorumundan fazla süslemelerin doğru veya yanlış yapılmasına odaklanıldı. Ben de bu yüzden programlarımda ancak piyano için bestelenmiş eserlere yer vermeye karar verdim. Seneler geçtikçe barok süslemelerle ilgili polemik hızından biraz kaybetti. Ben de bu çok sevdiğim eserleri kaydetmeye karar verdim.
Schubert’in bestelerine eşsiz liedleri ve oda müziğine hayranım. Dinleyici olarak ilham dolu oda müziği eserleri daima tercihimdir. Empromptüler, ‘müzikal anlar’ ve bazı dört el için yazılmış nefis eserlerinin dışında Schubert’in piyano müziği nedense beni pek çekmez. Bu dahi kompozitör özellikle sonatlarında piyanonun bütün imkanlarını kullanmaz. Büyük blokları andıran akorlarla mücadele eden piyanist tınısının sertleşmemesi için epey uğraşır. Anlatılana göre besteci Wanderer Fantezisi’ni yazarken çok kez içinden duyduğunu gerçekleştirememenin çaresizliği içinde hiddetle çalışmayı bırakırmış. Böyle bir olayın piyanoyu tümüyle ehlileştiren, örneğin Liszt gibi bir bestecinin başına gelebileceğini düşünemiyorum. Kanımca Liszt’in Schubert’in lied’lerinden yaptığı derleme ilham ve klavye bilgisini birleştiren, piyano repertuvarının en güzel ve başarılı sentezlerinden biridir.

Haberin Devamı

125 CD’ye rağmen bugüne kadar seslendiremediğiniz için üzüldüğünüz, haksızlık ettiğinizi düşündüğünüz besteci var mı?
İlk aklıma gelen, fantezi dolu yazı tarzıyla arı müziğin birleştiği Haydn’ın birbirinden değişik, enfes sonatları.

MARATON KONSERLER
SANSASYONA DÖNÜŞMEMELİ

Olağanüstü repertuvarınıza karşın çok nadiren maraton konserler veriyorsunuz; geçen yıl İstanbul Festivali’ni resitallerle açmıştınız; yakında yeni proje var mı?
Bence hakiki maraton, örneğin bir seri resitalde piyano repertuvarının en önemli eserlerini çalmaktır. Çocukluğumda Paris’te Artur Rubinstein birkaç konserde 17 önemli piyano konçertosunu icra etmişti. İşte bunlar maratondur. Ben de 1976’da Montpelier Festivali’nde üç konserde 9 Beethoven senfonisini, aradaki boş günde de Liszt’in az bilinen eserlerine ayrılmış biraz çılgın bir program çalmıştım. İki Brahms konçertosunu da aynı konserde birkaç kez çaldım. Tek konserde Boulez’in 2’nci Sonatı’yla, Structures’ların ikinci kitabını La Rochelle çağdaş müzik festivalinde icra etmiştim. Çok konsantrasyon ve güç ister maraton tipi konserler. Asıl mesele icracıların işin sansasyon tarafını dinleyicilere unutturup, hakiki müzik yapmalarıdır.

Haberin Devamı

Defalarca seslendirdiğiniz eserleri bile her konser öncesinde baştan çalıştığınıza göre, anılar da canlanıyor olmalı; en çok hangi hocanızın sesi kulağınızda, hangi besteci omzunuzun başından ayrılmıyor?
Rahmaninof’un icralarındaki mükemmeliyet ve çalışındaki asalet bana her dinlediğimde hayranlık vermiştir. Scriabin’in son eserlerinde kullandığı armonilere de yakınlığım vardır. Bach ise çocukluğumdan beri yanımdadır.

Her gün yeniden dünyaya gelirim

TÜSAK BİZİ 3. SELİM ÖNCESİNE GÖTÜRÜR
Kültür Bakanlığı’na ait tüm orkestraların kapatılması gündemde. Sizce klasik müziğimiz, kültürümüz bu darbeden sağ çıkabilir mi? 
İki yıl önce TÜSAK gündeme geldiğinde Sabancı Üniversitesi’nde yaptığım konuşmada bu konuya değinmiştim. Aynı şeyleri söyleyeceğim: Tasarı gerçekleşirse Türkiye 90 yıl süren olağanüstü çaba ile geldiği bu ileri noktadan Tanzimat Devri, hatta 3. Selim dönemi öncesine dönebilecek, ülkemiz müzik festivallerimize davet edilen yabancı orkestra, şef ve solistlerle yetinmek zorunda kalacak, giderek, müzisyen ithal eden Basra Körfezi şeyhliklerine benzeyecektir.

Haberin Devamı

Bir gence hayata atılmadan önce mutlaka okuması, dinlemesi gereken hangi 3 kitap ve 3 albümü önerirdiniz?
İlyada ve Odysseia, Shakespeare’in oyunları, Goethe’nin Faust’u (Birinci bölüm)... Müzik olarak Rahmaninof’un tüm kayıtları, Furtwangler’in idare ettiği Wagner icraları (özellikle Tristian ve Isolde), Pablo Casals yorumuyla Bach’ın solo çello için süitleri…

100’üncü yaş için hayaliniz?
İyi sıhhatte olup uğraşımı, yenilerini de katarak, devam ettirmek.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!