Güncelleme Tarihi:
‘Otostopçunun Galaksi Rehberi’, çevrildiği her dilde çok satmayı başaran bir seri. beş kitaptan oluşuyor, ama etkisi sayfa sayısına göre çok daha büyük. İşin ilginç yanlarından biri de okuyup beğenen pek çok kişinin, seri bittiğinde neyi sevdiği sorusunu yanıtlamayı pek sevmemesi; sadece bu serinin okurlarının paylaştığı garip bir sevgi durumu var ortada. Serinin yazarı Douglas Noel Adams, hayranlarının ve kendisinin de seçtiği kısaltılmış haliyle DNA. 2000’lerin başında, henüz 49’undayken spor salonunda geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda etmişti. İki metreye yakın boyu, son derece nazik ve sevecen tavırlarıyla tanınıyordu. Kendisini tanıyan herkesin birleştiği noktalardan biri de zekâsının çok keskin ve kıvrak olduğu.
Adams, 18 yaşında otostopla Avrupa’yı dolaşmış. Onun ve okurlarının hayatını değiştiren olay 1971 yılında, Avusturya’nın Innsbruck kentinde, gecenin bir vakti bir tarlanın ortasında yatarken yaşanmış. İlk kitabına yıllar sonra yazdığı önsözünde, o gece pek de sarhoş olmadığını, sadece parasız ve iyi bir otostopçu olarak iki gündür neredeyse aç açına gezdirdiği midesine indirdiği birkaç şişe sağlam biranın verdiği çakırkeyifliği yaşadığını belirtiyor. ‘Ayakta durma konusunda eğlenceli bir beceriksizlik halinde’ olduğundan bir tarlada sırtüstü uzanarak yıldızlara bakıyor. Yanında da birisinden ödünç aldığı ‘Otostopçunun Avrupa Rehberi’ adında yıpranmış bir kitap var. Altındaki tarla hafif hafif dönmeye devam ederken, yıldızlar da gökyüzünde parıldamaya başlamış ve aç karnına, ayakta durma yeteneğini etkileyecek miktarda bira içmiş her otostopçunun aklına gelecek şey onun da aklına gelmiş: “Birisi oturup ‘Otostopçunun Galaksi Rehberi’ni yazsa, kendi adıma hemen vınlar giderdim...”
Kaderin (ya da biranın) garip bir oyunu olarak da o gece düşündüklerini altı yıl boyunca unutmuş. Bu arada Cambridge Üniversitesi’nden mezun olup kendisine televizyon ve radyo programlarında, hatta sahne sanatları alanında yazarlık kariyeri yapmaya karar vermiş. Böylece BBC ortamlarında sık sık görünmeye başlamış. Bu turlamalarından birinde Simon Brett adlı bir eğlence programları yapımcısıyla tanışmışlar. Bir yemekte DNA, BBC yapımcısına üç teklifte bulunmuş. Bunlar arasında bir bilimkurgu komedisi Brett’in ilgisini çekmiş. 1977’nin ilk aylarında olan bu görüşmenin ardından pilot bölümünün yapımcılığını Brett’in üstlendiği ‘Otostopçunun Galaksi Rehberi’ adlı radyo programı yayına girecek ve büyük beğeninin ardından DNA’nın önü tamamen açılacaktır. 1979’a gelindiğindeyse ‘Otostopçu’ serisinin kendi adını taşıyan ilk kitabı rafları süslemeye başlar.
BİR ŞEY OLACAKSA OLACAKTIR
İşte böyle başlar ‘Otostopçunun Galaksi Rehberi’nin macerası. Ardından da hepsi aynı eleştirel ve ticari beğeniyi koruyup sürdüren dört kitap daha gelir. İlk kitap ‘Otostopçunun Galaksi Rehberi, hiperuzaysal bir kestirme yol açmak için Yerküre’nin havaya uçurulmasını anlatır. Böyle bir felaketten sağ çıkmanın iki yolu vardı: Hemen bir uzay gemisine otostop çekmek ya da uzay gemisi sahibi bir sevgili bulmak. Her iki yolun da başarılı olduğunu kanıtlayan bir kız ve bir erkek dünyalı bu çılgınlıktan kurtulmayı becermelerinin ötesinde, ortak arkadaşları sayesinde uzayın sonsuzluğunda bir araya gelmeyi de başaracaklardır. Ardından da uçsuz bucaksız uzayda yaşanan birbirinden çılgın serüvenler güzel bir içkinin bardağa dökülüşündeki zarafete çok benzer bir şekilde kahramanlarımızın başına gelecek ve onlara garip bir esrikliğin tüm şaşkınlığını yaşatacaktır. Hiç kolay bir şey değildir elbette, galaksi tarihinin gördüğü en güzel gemilerden biri olan Altın Kalp’in içinde, iki kafalı bir Galaksi Başkanı’yla birlikte oradan oraya sürüklenmek.
‘Evrenin Sonundaki Restoran’ adlı ikinci kitapta okurların kafası iyice karışır, çünkü olaylar kontrolden çıkmış bir tempoyla büyüdükçe büyümektedir. ‘Hayat, Evren ve Her Şey’ adlı üçüncü kitaptaysa uçmanın aslında ne olduğunu öğreniyor; bir yandan bu işin bu kadar basit olmasının verdiği şaşkınlığı yaşarken öte yandan da koca koca gezegenlerin, bir katil robotlar ordusundan kurtarılışına tanıklık ediyoruz. ‘Elveda ve Bütün O Balıklar İçin Teşekkürler’ adlı dördüncü ciltte olaylar aydınlanmaya başlarken, Yerküre’nin tekrar eski yerine yerleştirilmesinin yanında tüm yunusların neredeyse aynı anda gezegenden yok oluverişinin ardında yatan gerçekler bizi iyice sarsıyor. ‘Çoğunlukla Zararsız’ adlı son kitapsa tadı damağımızda kalan bir tatlı gibi aslında. DNA’nın önermesini sakın unutmayın: ‘Bir şey olacaksa olacaktır’...
Kabul ediyorum, kitaplar hakkında tek tek pek bilgi vermedim. Çünkü ilk gördüğünüz kitabevinde elinize alıp okumaya başlamanızı umuyorum. Böyle bir şeyi hak eden çok fazla sayıda kitap yok, bunu biliyorum ve gönül rahatlığıyla tekrarlıyorum: Sizin de ‘Otostopçunun Galaksi Rehberi’ni çok seven, ama neden sevdiğini bir türlü sözcüklere dökemeyen benim gibi mutlu kalabalıktan biri olacağınıza eminim.