Güncelleme Tarihi:
Ayşen Şahin’in yeni kitabı ‘Olay Şöyle Oldu’ hayatın inceliklerine dair, şehrin göbeğinden, kadınlara, çocuklara, bir anda geçiveren hislere ama en çok umuda dair kısa yazılardan oluşuyor. İnsan, tanıdığı birisinin cümlelerini okurken sesini duyar ya, bana iyi geldi. Akşam yemeği için yemek yapmayı reddetmişsiniz de dolaptan peynir, zeytin, reçel çıkarmışsınız, köşeden simit alıp gelmişsiniz gibi ‘Olay Şöyle Oldu’... Ayşen bir şeyi anlatırken size yalnız olmadığınızı hissettiren biridir, hayatta her şey olurmuş gibidir o konuşurken. En sıradan şeyi bile heyecanla anlatır. Kitabı da öyle, diline aşina iseniz hele, bir çırpıda bitiveren yazılardan mürekkep.
Dört mevsime bölmüş Şahin kitabı. İlkbahar, yaz, sonbahar, kış. 44 yazı ve öyküden oluşuyor. Her biri o mevsimde geçiyor. Kuzey Yarımküre’de yaşamanın bir güzelliği var. Her mevsimi teninizde, sokakta, pazarda, tezgâhta hissedersiniz. Birden kirazlar, erikler çıkar, domatesler kaybolur, mısırlar kaynamaya, kestaneler közlenmeye başlar. Sokakta mevsimin değiştiğini anlarsınız. Kıymetini bilmeyi sağlar her mevsimin. Bilirsiniz ki, geçecek.
Bazıları, Evrensel gazetesinde her pazar yazdığı yazılardan. Bir kısmını sadık okurları hatırlayacaktır. Ben her pazar okuyamasam da çoğunu tanıdığım cümlelerle ‘merhaba’ ettim tekrar okurken. Bu tür, yazılardan derleme kitapları okumakta zorlanırım genelde. Büyüsü kaçar gibi gelir. Ama bu kez farklı hissettim. Editörü Sinem Sal’la Ayşen Şahin belli ki, bu yazıları bilenler için de sürprizli bir hale koymaya karar vermişler. İçinde yeni öyküler de var, eski yazılar da. Bu açıdan hayır, büyüsü kaçmıyor, bilakis. İçinizde bir yaşam hevesi, bir umutla kapatıyorsunuz kitabı.
‘Olay Şöyle Oldu’ adını, Ayşen Şahin’in Çilem Doğan’ın ağzından yazdığı savunma metninden alıyor. “Hatırlar mısınız” demiyorum, unutmamız hiçbir zaman mümkün değil. İnsan hayatlarını birer sayı gibi algılamaya enikonu alıştığımız bugünlerden az daha eskide bir gündü. Emin değilim, uzun zamandır ilk kez bir kadının öldürülememesi galiba iyi gelmişti. Ayşen Şahin o zaman Çilem Doğan’ın ağzından bir kurgu metin yazmış, çokça da Çilem Doğan’ın yazdığı sanılmıştı. Çilem, Ayşen Şahin’in kendi ağzından yazdığı metin için, “Burada yazılanlar o kadar çok benziyor ki yaşadıklarıma, bence bu kurgu falan değil. Gerçekten beni yazmış yazan, yaşadıklarımı yazmış” demişti.
Doğrudan, bir masanın iki ucunda oturuyormuşsunuz da, o bir şeyler anlatıyor gibi yazıları. Yormadan, sıkmadan, hafifçecik. Bazı hikâyeler hüzünlü mü, evet. Ama hayat da öyledir. Bir bakarsınız cenazede gülüvermişsiniz. Bu aralar, biraz umuda, biraz neşeye ihtiyacımız var hepimizin.
‘Olay Şöyle Oldu’ içinde can acıtan, burnunuza bir sızı yerleştiren hikâyeler de barındırsa da kadir kıymet bilmeyi hatırlatıyor. Bir nevi okura “Hadi kalk, umutsuzluğa, neşesizliğe teslim olmak yok” diyor. Babasına hayli düşkün bir kadın olarak, babasının adı geçtiği yazılarda, anılarda gözyaşımı tutamadım. Ama en çok kadınların hikâyelerini sevdim. Bir sahil kasasında geçen ‘Lale’nin Adsız Renkleri’, iki kadının meyhaneye gittiği ‘Adı Bende Saklı Meyhanesi’ ve Anneannesi Refiye’nin hikâyesini anlattığı ‘Hikâyeme Sığınırım’ öykülerini sanırım ara ara açıp okuyacağım. “Güzel günleri anın, hikâyelerin gücüne sarılın. Günü gelir bir anda sıyrılır insan karalardan. Bunlar zor günlerimiz, daha iyisini de göreceğiz” diyor Ayşen Şahin anneannesinden söz ederken. Tam da bu hisse ihtiyacımız var bence...
OLAY ŞÖYLE OLDU
Ayşen Şahin
Karakarga Yayınları, 2020
248 sayfa, 26 TL.