Hayatın kırılganlığı...

Güncelleme Tarihi:

Hayatın kırılganlığı...
Oluşturulma Tarihi: Mart 15, 2018 16:47

Eugenio Borgna, ‘Şu Bizim Kırılganlığımız’ isimli kitabında, baştan sona insani kırılganlığı mesele edinir. Bir yandan kırılganlık kelimesinin anlambilimsel kırılış ve yüklenimlerine vurgu yaparken onu ‘hayatın bir parçası, yapıtaşlarından, ontolojik köklerinden biri’ olarak görür.

Haberin Devamı

Kırılganlığı, vahşi rekabet içinde bağışlanmaz bir zaaf olarak görür modern dünya. Bu fikir ne kadar Nietzsche’nin ‘zayıflara hayat hakkı tanımama’ felsefesinden kaynayıp gelir iyice tartmak gerekir. Diğer yandan ‘kırılganlığı’ o derece insandan uzaklaştırmak ister ki bu çağ, onu ekonomik bir kavram olmaya indirger, ‘kırılgan ekonomiler ve piyasalar’dan söz eder. Oysa, özneye dair bir olgu olan kırılganlık ruha bağlıdır ve sonuna kadar insana aittir.
Eugenio Borgna, ‘Şu Bizim Kırılganlığımız’ isimli kitabında, baştan sona işte bu insani kırılganlığı mesele edinir. Bir yandan kırılganlık kelimesinin anlambilimsel kırılış ve yüklenimlerine vurgu yaparken onu ‘hayatın bir parçası, yapıtaşlarından, ontolojik köklerinden biri’ olarak görür. İncinebilirlik ve duyarlık arasındaki sıcaklıktan dolayı da üçünü birlikte ele alır. Sadece duygulanımlarımızın değil ‘sözcükler’in de kırılganlığından söz açar. ‘Rilke’nin ‘mavi ortancalar gibi açılıp kapanan’, Leopardi’nin de yaralanmaya açık sözcükleri, Ungaretti’nin ‘yüksek ışıktan dolayı gözleri kamaşan tarlakuşu’ böyledir mesela. Ona göre ‘hatta üzerine bile düşünmediğimiz çekingenlik, neşe, tebessüm, gözyaşı, sessizlik, umut ve mistik yaşam gibi hayat deneyimleri de kırılgandırlar’.
Şaşırtıcı şekilde, bir şiiri mayalayan sürprizler gibi ilerler Borgna. ‘Sessizliğin kırılganlığı’ndan dem vurur. Tamam, sözcükler kırılgandır ama onlar ‘sessizlikle örülüdürler’ ve bu ‘kolaylıkla parçalanan sessizliğin kırılganlığına işaret eder’. Giovanni Pozzi’ye dayanan yazar, onun ‘sözcüğün insanı oluşturma’ kabiliyetinden söz açmasından hareketle, ‘yalnızlığı seven insanın dilin içerdiği diyalog platformundan kaçışına’ değinir. Böylelikle biz, sessizlik ile söz arasındaki dipli ilişkiyi anlamaya yönlendiriliriz. ‘Her sessizlik kendine has bir dile sahiptir’ çünkü. Dikkat edin, dilsizliğe değil.

Haberin Devamı

Çekingenlik, sevinç gibi kırılganlık içeren duyguları ayrı ayrı değerlendiren E. Borgna ruha da eğilir. ‘Ruhun Hüznü’ bölümünde, dikkatini ‘yaratıcı hüzne’ yoğunlaştırır. ‘Hüzün insanlığımızın derinliği ile yüzleşmemizi sağlayan bir şeyle ilintilidir’ sonuçta. O şey nedir? Bu başlı başına aramaya, çözmeye değer bir meseledir. İşte birden Nietzsche karşımıza çıkıverir; ‘Yıldızsı Arkadaşlık’ bahsinde, ‘Arkadaştık ve yabancıya döndük’. Arkadaşlığı bir ideal olarak belirlese de sonuçta kopuştan ve imkânsızlıktan dem vurur filozof. ‘Hastalıklarda Yaşanan Kırılganlıklar, Delilikte Yatan Kırılganlıklar, İstemli Ölüm, Yaşlılık’ yokladığı diğer kırılganlık konuları Borgna’nın. Fakat Alberto Giocometti’nin rehberliğindeki bakışının altını, özgünlüğü yönüyle özellikle çizmeli.
‘Zamanın amansız geçişi’ karşısında heykel sanatı ‘şeffaf bir kırılganlığın imge ve simgesidir’ ona göre. ‘İnsan olma durumunda yatan kırılganlık’, ‘sadece bedenden ibaret olmayan varoluşsal zayıflığımızı dile gelmez bir doğrudanlıkla’ yansıtırlar.
Sözü Rilke’nin şiiri ile bağlamadan önce yazar, ‘Kadının Kırılganlık Biçimleri’ üzerine düşünür. Kadın, kırılganlık konusunda erkekten daha bilinçlidir. Bu bilincin ve hayat duraklarındaki değişimlerin yorumunu yapar Borgna. İnsanın kırılganlığını tanımak, aslında kendimizi ve hayatı tanımaktır. Günün dünyası psikiyatri dışında, günlük hayatta hassasiyetlerini yitirse bile insan henüz kaybolmamıştır. Ya da kaybolmak üzeredir.

Haberin Devamı

Hayatın kırılganlığı...
Şu Bizim Kırılganlığımız
Eugenio Borgna
Çeviren: Meryem Mine Çilingiroğlu
Yapı Kredi Yayınları, 2018
76 sayfa, 7 TL.

BAKMADAN GEÇME!