Güncelleme Tarihi:
Gerçek adı Shuji Tsushima (Şuci Tsuşima) olan Japon yazarın, Osamu Dazai adıyla yazdığı az sayıda kitabı, bugün Japon edebiyatının en güçlü eserleri arasında kabul görür. Dazai daha 20’li yaşlarındayken bile intihara meyillidir. Yazmayı seven ama yazdığı için mutlu olabilen biri değildir. Sık sık intiharı deneyen yazar, bir keresinde sevgilisiyle gerçekleştirmiştir hatta. Genç kadın boğularak hayatını kaybederken Dazai bir şekilde kurtarılır. İnişli çıkışlı hayatında varoluşunu hep sorgulayan bir kişiliktedir.
Dazai bir ‘ben-romancı’dır. Yani otobiyografik özellikler de gösteren, yazarın kendisini ve gerçek hayatını metnin içine fazlasıyla kattığı bir roman türünün temsilcisidir. Bir Japon dili ve kültürü hocası olan Mark Gibeau, “Ben-roman yazarları, onlara verebileceği zarara bakmaksızın, özü korkusuz bir dürüstlükle betimlemek ve tanımlamak için ‘itirafçı’ bir yazma biçimi benimsediler” diyor kitabın sonuna eklenen ve ilgiyle okunan makalesinde. Nitekim okuyucusunu trajik bir yolculuğa çıkaran ‘İnsanlığımı Yitirirken’i okudukça sadece karakteri Yozo’nun değil, Dazai’nin umutsuzluğunu da sonuna kadar hissediyorsunuz.
Biraz depresif bir özyıkım hikâyesi ama çok dürüst ve samimi bir bakışa sahip. Yazarın kendi zaaf ve kusurlarını asla kapatmadan ya da kendince bahaneler üretmeden yazdığını anlıyorsunuz daha ilk sayfalarından itibaren.
Hikâyenin ana kahramanı Yozo, yazar tarafından başka biriymiş gibi oluşturulmuş ve kitabın sonunda nasıl olduğu açıklanan bir şekilde ele geçirilen, kendi ağzıyla yazdığı hatıratından takip edilmekte. Yozo’nun hatıratının daha ilk cümlesi “Utanç dolu bir hayat yaşadım”dır. Kendi varlığını ve bu varlıkla ne yapacağını hep sorgulayan ama tatmin edici bir yanıt bulamayan Yozo, sadece kendisini madara ederek etrafındaki insanlardan bir reaksiyon alabildiğine ikna olmuştur daha çocukken. Nispeten varlıklı bir ailesi ve belli oranda bir çizim yeteneği olmasına rağmen bunlardan sırayla kopar; intihar denemeleri, bazıları geyşa olan kadınlar, alkol ve diğer bağımlılıklarla dolu bazen hayli sefilce de yaşanan bir hayata kendini mahkûm eder.
Dazai’nin hayatını okuyunca Yozo ile olan ortaklıklara da şaşırıyoruz. Bu kadar güçlü ifadelerle dolu bir metin ve hakkında çeşitli makaleler okuduğumuz bir yazarın varlığına rağmen yine Mark Gibeau’nun yazısında belirttiği gibi başka bir insanı tanımanın imkânsızlığıyla yüzleşiyoruz. İnsan hep basitmiş gibi görünen ama kompleks bir varlık kesinlikle. Anlamak ve anlaşılmak insanın en zor başardığı konu.
Osamu Dazai’yi nihilistik olmakla itham edebilmek de mümkün. Ancak nihilizmde bu derece duygusal bir melankoli hali yoktur pek. Dazai’nin yazdıkları Dostoyevski kadar gerçekçi ve psikanalitik; Bukowski kadar da dürüst ve umursamaz, diğer yandan ikisinden de romantik. Başka eserlerini okuduğunuzda da hayata ince bir iple bağlı ama diğer yandan da her an o ipi bir çırpıda kendi isteğiyle kopartacak gibi olduğunu düşünürsünüz. Karamsarlığında Japonya’nın 2. Dünya Savaşı yenilgisinin getirdiği toplumsal buhranın da izleri vardır elbette. Nitekim 1948 yılında henüz 39 yaşındayken intihar ederek hayatına son verir.
KUTUDAKİ UMUT ZERRESİ
Yine ülkemizde yakın bir zamanda İthaki Yayınları’ndan çıkan ‘Pandora’nın Kutusu’nda biraz daha hayata bağlı tarafı devreye girmiş yazarın. Bir sanatoryumda yatan hasta bir genç adamın günlerine odaklanan bu mektup-romanda en karanlık günlerde bile küçücük bir umuda tutunma çabasını ele almış yazar. Tabii yine kendi üslubuyla: “İnsanlar için umutsuzluk denilen şey imkânsızdır. İnsanlar genellikle umutla kandırılır; ama aynı zamanda ‘umutsuzluk’ kavramıyla da aynı şekilde kandırılırlar.”
Yazarın en kült eseri olan ‘İnsanlığımı Yitirirken’in Junji Ito tarafından uyarlanmış bir de mangası var. Ülkemizde Gerekli Şeyler tarafından basılan bu mangada hikâyeye erotizm ve korku öğelerinin de katıldığı daha kasvetli bir yorum yapılmış.