Güncelleme Tarihi:
Yaşam yolculuğumuz sırasında gündelik hayatın akışını değiştiriveren, önemli işler sıralamasını altüst eden anlar yaşarız. O anı yaşadıktan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını fark ederiz. Ertesi günü bir önceki gün gibi yaşamak mümkün değildir artık. O andan öncesi ve sonrası diye ayrılır günlerimiz...
Kıvanç ve Bilgen Gülmez’in hayatları da tek oğullarına osteosarkom (kemik tümörü) teşhisi koyan doktorun “Başka kardeşi var mı?” sorusunu sormasıyla değişmiş. ‘O anın’ ardından Gülmez ailesi gündelik telaşlarını, gelecek planlarını, tasasız günleri hastanenin ortopedi servisinde bırakarak yeni hayatlarına adım atmışlar. Ameliyatlar, kemoterapiler, fizik tedavilerle geçen iki yılda hem hayatları değişmiş hem de hayata bakışları.
Gazeteci kimliğiyle tanıdığımız Kıvanç Gülmez bu zorlu sürecin ortasında bir başka zorluğu daha omuzlayarak yaşadıklarını yazıya dökmüş. Hastane odalarında, tedavi sonrası evde, fizik tedavi sürecinde yaşadıklarını bir direniş günlüğü yazarcasına satırlara akıtmış. ‘Başka Kardeşi Var mı?’ adlı kitabında oğullarına kemik tümörü teşhisi konması sonrasında değişen hayatlarını, zorlu tedavi sürecini, yaşadıkları altüst oluşları, inişleri, çıkışları ve ayağa kalkışları bir babanın gözünden anlatıyor. Bir hastalık ve tedavi sürecini anlatsa da karamsarlıktan uzak bir kitap ‘Başka Kardeşi Var mı?’. Ortopedi, onkoloji, genel cerrahi koridorlarında yaşanan kaygı dolu, acı dolu saatlerin, günlerin, ayların gerisinde; başta benzer sorunları yaşayanlar olmak üzere herkese iyi gelecek, rehberlik edecek bir umut hikâyesi var.
Teşhisin konduğu andan başlayarak geçen iki yıllık süreçte, basketbola sevdalı, sekiz yaşında bir çocuk, anne ve baba “Yaşam yolculuğunda ortaklık vardır” sözünü haklı çıkartacak bir takım çalışması yürütüyorlar. Düştükleri anlarda bu takım ruhuyla ve dayanışmayla nasıl ayağa kalktıklarını, en zorlayıcı anlarda nasıl aile olarak kalabildiklerini samimiyetle anlatıyor Gülmez.
Kıvanç Gülmez ‘Derttaşıma Notlar’ bölümünde hastalığa ve tedavi sürecine dair pek çok yararlı bilgiyi, derdi çekenin sahici bilgeliğiyle paylaşıyor. Hastalıklarla ilgili bilgi kirliliğinden nasıl korunmak gerektiği, tedavi sürecinde beslenmeden egzersize dek dikkat edilmesi gereken noktalar, hasta yakınlarının, aile üyelerinin yaşayacağı büyük stresle nasıl baş edebilecekleri, kemoterapinin yan etkilerini hafifletme yolları, kateter temizliğinin önemi gibi birçok konuda deneyimlerini aktarıyor.
Ailecek yürüttükleri bu zorlu mücadelenin gerisinde güçlü bir yaşam felsefesi yattığına tanıklık ediyoruz. Umutsuzluğu reddeden bu felsefenin ardında gözyaşı dökmeye ama acıya teslim olmamaya, alınan yaralarla güçlenmeyi bilmeye, anın değerini teslim ederek yaşamaya, cesareti, sabrı eksik etmeden mücadele etmeye olan inanç yatıyor. Her anne-babanın kâbusu olacak haberi aldıklarında “Yara almamışsa bir mutluluk, hiçbir darbeye karşı koyamaz” diyerek sarılıyorlar birbirlerine... Kemoterapinin en zorlu anlarında, küçük oğullarının çektiği sıkıntılara tanık olup ağladıklarında “Yaşamın büyük kederleri için cesaret gereklidir” diyerek toparlanıyorlar... En zor anlarda Nâzım Hikmet’in “Seni seviyorum. Sana söyleyecek bundan daha sana ve bana ait sözüm yoktur” dizeleriyle güç veriyorlar biricik oğullarına... Ve dayanışmanın, sevginin iyileştirici gücüne inanarak, azimle mücadele ediyorlar...
‘O an’dan önce, sekiz yaşında küçük bir çocuktu kitabın başkahramanı, geride kalan iki yılın ardındansa o artık, Kıvanç Gülmez’in ifadesiyle rüzgârlara tek başına dayanabilecek bir hayat serüvencisi.
BAŞKA KARDEŞİ VAR MI?
Kıvanç Gülmez
Müptela Yayınları, 2022
192 sayfa.