Hayat, Eller Yukarı!

Güncelleme Tarihi:

Hayat, Eller Yukarı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 08, 2022 10:41

Cihan Oğuz’un ‘Hayat, Eller Yukarı’sı (Kaos Çocuk Parkı Y.) Bir şiir kitabı olmasına karşın coşkusu, havası, ortamı, sürükleyiciliği, akışıyla filan bir polisiye ya da gerilim romanından farksız.

Haberin Devamı

“Cihan Oğuz şiirinden bugüne kadar payını almayan varsa, çok ayıp! Böyle bir şiirden payını almamak, büyük kayıp! Kimler, neciler, neler, daha neler demeyeceğim, zaten kitabın ilk şiirinden başlayarak ortalığa saçılıyorlar, aman ne evladiyelik şeyler, ne nadide parçalar, ne devletler, ne büyükler, hanlar hamamlar, şöhretler şanlar, saraylar sultanlar saltanatlar...
İyi saatlerde olsunlar...

Hayat, Eller Yukarı

Ama Cihan Oğuz bu, ‘Hayat, Eller Yukarı!’ dediyse, şiiri dizer geçer valla, ben öncekileri de okudum, bunu da, ordan biliyorum! Aman dikkat diyorum! Cesur, hep öyleydi, yok deli cesareti filan değil, bu düpedüz şair cesareti! Küfrün imandan değil insandan geldiğinin de en sıkı delisi değil, delili!
Cemal Süreya’nın ‘Kısa Türkiye Tarihi’nin açıklamalı, örnekli, genişletilmiş, gençleştirilmiş, zenginleştirilmiş hali. Cihan Oğuz’u evveleski tanırım, okurum, severim. Dördüncü şansı olsa yine şiir der! Şiirin orta parmağıdır, kimse kesemez!”
Bu cümleleri Cihan Oğuz’un yeni şiir kitabı ‘Hayat, Eller Yukarı’nın (Kaos Çocuk Parkı Y.) arka kapak yazısı olarak yazdım. Kitabı okuduğunuzda pek az şeyi yazmış olduğumu göreceksiniz. Bir şiir kitabı olmasına karşın coşkusu, havası, ortamı, sürükleyiciliği, akışıyla filan bir polisiye ya da gerilim romanından farksız.
‘Destur Diyerek’ başladığı kitap, “ben gözlerimle gülmeyi çok geç öğrendim/ Üç kuşak harcandı kaşım yukarı kalkana dek” dizeleriyle açılıyor. Sonra “Resmi plakalı arabanın arkasından koşan çocuklar için ağıt” da yakıyor, “Bayrampaşa pazarında GBT kontrolü’ne de takılıyor: ”Ben Cihan olacaktım, tek şahidim yoktu fakat/ Buyrun dağıtın kötü huylarımı köpeklere/ Soy ismimden geçiyorum, alnımda yeni kırışıklar/ Duvara eğri çakılmış bir çivi de diyebilirsiniz”.
Cihan Oğuz tüm kitaplarında insanın insana yaptığı fenalıklar kadar, devletin ve sistemin farklılara, farklılıklara tahammülsüzlüğünü de aşan şiddet, cezalandırma, yasaklama türünden iğdiş edici uygulamalarını reddeden bir ‘ret şiiri’ yazıyor, şiirin rengine de bakarak biz de Cihan Oğuz gibi bu hayatı, sistemi, verili olanı ve her türden baskıyı ‘iki kere red’dediyoruz!

Haberin Devamı

Darbuka Solo
Cemed Loma’yı Cihan Oğuz’la aynı yazıda ağırlamak benim için hoş, fakat ötesinde de sistem eleştirisi ve reddi açısından çok önemli. İlk kitabı ‘Darbuka Solo’da (İthaki Y.) bunu içerden içerden yapıyor: “Teşekkürler dünya bize Muş’u verdin/ Yolun üstüne yol kederin üstüne yorgan verdin/ İyi uykulardan kopmak iyi gecelerden düşmek verdin/ Biz İstanbul’un fethini bilmeseydik de olurdu”.
Kitabın adının ‘Darbuka Solo’ olması mı çağrıştırdı ne, şiirleri okurken sanki sesli okuyormuşum duygusuna kapıldım. Okuyanın da sesini açan, yükselten şiirler. ‘Darbuka Solo’ şiiri zaten sesiyle de yüksek, tansiyonuyla da: “göğsümde yıllarca taşıdığım ateş soğudu yedim/ korkmadım yedim/.../ her şeyi hatırlıyorum/ ülkeden geliyorum/ her şeyi hadarbuka solo”

Hayat, Eller Yukarı

Meydanların, merkezlerin, mezarların, ümitlerin, buraların, ülkenin dar geldiği bir solo. Ataol Behramoğlu’nun 1965 yılında yazdığı ‘Bir Gün Mutlaka’ şiiri bir ’68 Karşılaması’, karşılama nasıl davul zurnayla çalınıyorsa, Cemed Loma’nın ‘Darbuka Solo’ şiiri de darbukalı karşılama. ‘Bir Gün Mutlaka’ ile 68’e çıkmıştık, ‘Darbuka Solo’ ile de devrimci bir ruhla 2023’e çıkalım!
Cemed Loma’nın şiirini nasıl sevdik, sevdim? İkinci Yeni’nin en gözde şairi olan Cemal Süreya’nın İkinci Yeni olduğu kadar Birinci Yeni de olması, dönemin şiirleriyle bağ kurması, geleceğe göz kırparken geçmişe gözünü kapamaması, vb. pek çok şiirsel, dönemsel, tarihsel bileşenin varlığına benzer bir durum Loma’nın şiirinde de söz konusu. Sevdiğimiz dizelere de rastlıyoruz yeni bir duyuşla söylenmiş ve ilk kez okuduğumuz ama kuvvetle sevdiğimiz, seveceğimiz dizelere, şiirlere de: “insanı insana kavuşmaktan./ güzel şeyleri. olmaktan kurtardık./ onların yaşamasından onları kurtardık./ sen beni o güzel günlerden kurtardın./ sevincimden beni kurtardın.”
Olgunluk ve tazeliğin ya da yeninin birbirlerini ağırlayarak sürdürdüğü, kışkırttığı, yüreklendirdiği bir şiir bu. Uzun uzun okunacak, öğrenci evlerinde yüksek sesle, yeni bir şair keşfettiğinde herkesten gizli kendi kendine kısık ateşte...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!