Güncelleme Tarihi:
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Vitra önderliğinde bir ‘toplantılar silsilesi’ düzenlendi. Şöyle: ‘Vitra ile Kentin Hayalleri’ adı verilen bu buluşmalarda, bir şehrin nasıl daha yaşanılabilir olacağı, doğaya değer vererek gelişebileceği, ya da tarihine yakışacak şekilde kimliğinin oluşturulabileceği konusunda alanının uzman isimleriyle beyin fırtınası yapılıyor.
Sohbet samimiyetinde geçen bu buluşmalar bu yıl Konya, Bursa, Denizli ve Mersin’de yapıldı. Geçen yıl ile beraber 9 şehirde yaklaşık 30 konuşmacıyı, 2500 katılımcı dinledi; bu kitap ile beraber ikinci eser oluşturulmuş oldu. Bu kitabın bir diğer önemiyse, kompozisyonlarıyla dünya çapında sükse yaratan Aydın Büyüktaş’ın görkemli fotoğraflarının bu lezzetli sohbetlere eşlik etmesi. Aydın Büyüktaş’ın çalışmalarında bir yapının hem cephesini, hem kuşbakışı görünümünü hem de kentsel bağlam içindeki üçüncü boyutunu tek karede göreceksiniz. Çalışmaların çarpıcı olduğu ortada
Gelelim toplantılara, Konya’daki toplantının katılımcısı gazeteci ve yayıncı Cem Erciyes’in şu sözleri aslında bütün bu buluşmaların sebebini de anlatan bir özet gibi: “Gündelik hayatımız bizim esas kültürümüzdür. Nasıl yaşadığımız, ne yediğimiz içtiğimiz, nasıl oturup kalktığımız, ne giydiğimiz, bunları da en güzel simgeleyecek şeyler aslında içinde yaşadığımız o evler. Dolayısıyla geleneksel mahalleler, evler, onların içerisindeki yaşam biçimlerinin bir şekilde aktarılabildiği alanlar bence aslında kültürün de taşınabildiği, yaşatılabildiği alanlar olabilirdi.”
Erciyes devam ediyor: “Yaşadığımız mutsuzluktan dolayı, geçmişi hep güzel ve asude şeylerle hatırlıyoruz. Bir geçmişe dönme, geçmişte o mutluluğu, o güzelliği bulma arzusu içerisinde yanıp tutuşuyoruz. Dolayısıyla geçmişin kutsanması, önemsenmesi, altının çizilmesi, yüceltilmesinin, bizim bugünkü mutsuzluğumuzla bir alakası var. Ama geçmişte çok mutlu olmamızla alakası var mı, bu belirsiz. O nedenle ben çok eminim ki, bugün yaşadığımız yerleri de birileri korumaya, kollamaya çalışacak...”
Peki problem nedir? Mimar Nevzat Sayın, Denizli’deki oturumda konuşuyor: “Eski kentten bakınca yeni kenti görebiliyoruz ama yeni kentten bakınca eski kenti artık hiçbir şekilde göremiyoruz. Bence burada çok önemli bir şey var: Bu kadar zengin bir tarihin içerisinden geliyor olmamıza rağmen, onun içerisinden bazı pasajları seçerek bütün tarihimizin sadece bunlardan oluştuğunu zannetmenin tuhaflığını yaşadığımızı düşünüyorum. Bilinen adıyla ‘Türk-İslam sentezi’ diye dayatıla dayatıla sonunda bu eski kentler gerçek anlamda bizim tarihimiz değil de turistler için iyi satışı olan birtakım tarihsel nesnelere dönüşüyor.”
YAŞADIĞIMIZ YERDEN BAŞLAMAK ZORUNDAYIZ
Bursa’daki oturumda konuşan oyuncu, ve elini her taşın altına sokabilecek cesareti ve azmi olan aktivist Mert Fırat çıkış yoluna dair bir öneri sunuyor: “Yönetimler değişebiliyor, durumlar değişebiliyor. Dünyada kaynak bu kadar azalırken arabaya sahip olmamak bir tavır, bisikletle hayatı idame ettirmek bir tavır. Bunların hepsi kaynak yönetimiyle ilgili. Bu sadece Bursa’ya özel bir durum değil ama biz buradan başlamak zorundayız. Yani yaşadığımız ilden, doyduğumuz yerden, sahibi olduğumuz, kirasını ödediğimiz, vergisini verdiğimiz yerden başlamak zorundayız.”
Son söz? Denizli’de konuşan şehircilik uzmanı Faruk Göksu’da: “Türkiye kentleri, 70 yılıdr üçüncü kez dönüşüyor. Bana dünyanın hiçbir yerinde 70 yılda üç kez yıkılıp yeniden yapılan kent gösteremezsiniz. Bunu ya genlerimizde varolan yıkıp yakma duygusuna ya da plansızlığa dayandırabilirsiniz. Kötü gelişen süreçlere rağmen, kentlerimizde müthiş dinamikler var.”
‘Vitra ile Kentin Hayalleri’ çalışmasında zaman zaman karamsarlığa kapılsanız da ufkunuzun açılacağı kesin...
Vitra ile Kentin Hayalleri
AYDIN BÜYÜKTAŞ’IN FOTOĞRAFLARIYLA
Konya, Bursa, Denizli, Mersin
Editör: Müge Cengizkan
Eczacıbaşı Yayınları, 2018
251 sayfa, 65 TL.