Güncelleme Tarihi:
“Doktordan Az Kullanılmış” kitabınızın ilginç bir başlığı var. Bu başlığı ve kitabın ana temasını biraz açar mısınız? Sizi bu konuyu ele almaya yönlendiren nedir?
Günümüzde maalesef doktor-hasta yakını ilişkileri bildiğiniz gibi çok olumsuz olaylara yol açtı. Ama bizim yıllarımız, uzun süre ciddi saygı ve hürmet ilişkisi ile geçti. Girdiğimiz ortamlarda ‘hocam’ hitabı içten bir saygıyı barındırırdı. Söylediğimiz her şey ciddiye alınır, güvenilirdi. O yüzden birçok ilanda ‘Doktordan Az Kullanılmış’ cümlesi güven içeren bir cümleydi.
Bunun kıymetini Paris’te ihtisas yaparken anladım. Fransa’da hastaneye ilk gün girdiğimde çok havalıydım. “Ben Doktor Tayfun, Türkiye’den geldim” dedim. Fransız sekreter Claudine “Ee ne yapalım yani?” dedi. Ertesi gün sedye taşıyan Patrick de “Doktor acil işim çıktı, şu sedyeyi yukarı götürsene” deyince anladım ki ‘Doktordan Az Kullanılmış’ sadece Türkiye’de iş yapabilecek bir cümle. O yüzden kitabın adını ‘Doktordan Az Kullanılmış’ koydum.
Kitabınız, zorlu hayat şartlarına karşı mutlu olmayı seçmek konusunda ilham veren bir mesaj sunuyor. Bu mesajı paylaşma amacınız nedir?
Kitabınızda, bilimsel gerçeklerden yola çıkarak yaşam tecrübelerinizi mizahi bir dille ele aldığınızı görüyoruz. Mizahın hayatta ve ilişkilerdeki önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz küçükken çok eğlenceli bir gün geçirmişsek annem panik olurdu. “Çok güldük, ağlamayız inşallah” derdi. Böyle büyüdük biz. En çok izlenen diziler, en çok ağlatan dizilerdir. Yıllar önce ‘Şampiyon’ diye bir boksörün hayatı ve oğluyla olan ilişkisini anlatan bir film vardı. Filme gidenler ağlamaktan helak oluyor ve iki gün kendilerine gelemiyordu. Bir Türk ağlamak için neden film seyreder bilmem. Ben tercihimi her zaman Münir Özkul ve Adile Naşit’in aile filmlerinden yana kullandım. Bol kahkaha ve dozunda bir hüzün anlatan sıcak filmler.
O yüzden mizah içeren her şey beni mutlu eder, hayata bağlar. Zaten onkoloji doktoru olarak yeterince üzücü hikayeler duyuyorum, özel hayatımda elbette mizah olmalı, güzel aşklar, gülen insanlar… O yüzden favori dizim ‘Emily In Paris’ dizisidir, canım sıkkınken hemen onu izlerim.
Hekimlerin genelde çok yönlü olduklarını biliriz. Siz de sanatla iç içesiniz, söz ve müziğini kendinizin yaptığı eserleriniz ve yazdığınız kitaplarınız var. Kültür-sanata ve çok yönlülüğe bakış açınız nedir, sanat iyileştirir mi?
Sanat hastalıkları iyileştirmez elbette ama savaşmanızı kolaylaştırır. Kemoterapi esnasında sakinleştirici müzik dinlemenin tedaviyi kolaylaştırdığı saptanmış. Tedavisi biten hastaların sanatsal faaliyetlerde bulunması ruhsal açıdan onları daha sağlıklı kılmış. Bunun en iyi örneği, 4 yıl önce kanseri yenmiş 9 kadın hastamızla aynı sahnede, 450 kişiye Türkçe Rock söylediğimiz konserdir. Hayatlarında hiç sahneye çıkmamış, yaşları 49-79 arası değişen 9 meme kanserli kadın, gerek provalarda gerekse de sahnede kendi deyimleriyle hayallerinde bile yer almayacak mutluluk yaşadılar. Sanat hepimiz için iyidir.