Haksızlığa karşı tek bir ses bile yeter

Güncelleme Tarihi:

Haksızlığa karşı tek bir ses bile yeter
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 2021 10:20

Orwellian distopyanın yeni nesil temsilcisi Sarah Pinsker bize, yakın geleceğimiz üzerinden şimdimizi sorgulatıyor. Otobiyografik öğeler üzerine kurulu yakın gelecek distopyası ‘Yeni Bir Güne Şarkı’ kullandığımız teknolojilerin ve pandemide deneyimlediklerimizin yakın gelecekte nasıl çarpıklaşabileceğini tartışan bir metin.

Haberin Devamı

“Pandemi, terörizm ve kapitalist kurumlar dünyayı çarpık bir duruma sürüklerse olanları durdurmaya haklı ve güçlü tek bir ses yeter.”

Indie-rock müzisyeni, şarkıcı ve söz yazarı New York’lu Sarah Pinsker kısa sürede yazdıklarıyla bilimkurgunun parlak genç yetenekleri arasına girdi. 2016 yılında ‘Sooner or Later Everything Falls into the Sea’ (Er ya da Geç Her Şey Denize Dökülür) adlı kısa hikâyesiyle aldığı En İyi Kısa Hikâye Nebula Ödülü ile dikkatleri çeken yazar, 2020 yılında başarısını En İyi Roman Nebula Ödülü ile pekiştirdi ki işte o kitap bugün bahsini yapacağımız ‘Yeni Bir Güne Şarkı’. Bu arada Pinsker’ın bu yıl da En İyi Kısa Hikâye Nebula Ödülü’nü, Tor.com için yazdığı kısa hikâye ‘Two Truths and a Lie’ (İki Gerçek ve Bir Yalan) ile aldığını not düşelim.
Orwellian distopya türü bugüne kadar çok isabetli öngörüler ile karşımıza çıkan yapıtlar sundu. Adeta Notradamus’un kehanetleri gibi ama daha açık dile sahip distopyalar üzerinden yakın gelecek spekülasyonları pek çok güncel tartışmanın da temeli haline geldi. Sarah Pinsker tam da içine sürüklenebileceğimiz bir Orwellian distopyayı resmederek, bize yakın geleceğimiz üzerinden şimdimizi tempolu ve akıcı bir dille sorgulatmayı başarıyor. Otobiyografik öğeler üzerinden kurulu bu yakın gelecek distopyası yazarın bakış açısını sağlam bir temele inşa etmesini sağlıyor.
Çok açık vermeden hikâyeden bahsedelim: Çiftlik evinden hiç ayrılmadan kariyerini çevrimiçi hizmet ve ürün sağlayıcısı bir şirkette çalışarak yürüten Rosemary ile genel kapanmadan önce dünya üzerinde son konseri vermiş olan müzisyen Luce’un üzerinden yürüyor roman. Rosemary, çiftlik evinin sınırlarına sığamadığını anladığı bir deneyim yaşar. Bu deneyim onu konserleri çevrimiçi sanal gösterilere dönüştüren bir tekel içinde çalışmaya sürükler. Ebeveynlerinin tüm karşı çıkışlarına rağmen çiftlik evinin güvenli ortamından ayrılarak kendi macerasına akar. Öte yandan Luce, kendisinin ve kendisi gibi müzisyenlerin korsan konserlerini düzenleyerek müzik-seyirci etkileşimini koruyan canlı müziğin eşsiz yaratıcılığını sürdürmeye çalışıyordur.
Rosemary bir yetenek avcısı olarak çalışmaya başladığı yeni şirketi için şehir şehir, kasaba kasaba dolaşırken Luce ile karşılaşır. Yolculukları, Luce ile etkileşimi ve Luce’a istemeden de olsa yaşattıkları Rosemary’nin kapalı gözlerini açar. İkilinin grift ilişkisi kapatılmış toplumun isyan ateşine bir kıvılcım olacaktır ama yeni bir güne uyanan topluma şarkısını Luce söyleyecektir.
Peki, kitapta başka neler var: Bir pandemi ve sıklaşan terörist saldırıları ile hanelerine kapatılmış bir toplum var, toplantı yasakları var, drone ile evlere teslimat sayesinde varlığını sürdüren kapitalist tüketim toplum modeli var, bu modelden beslenen ve düzeni sürdürmek isteyen kapitalist kurumlar var. Yani bir yandan kısmen de olsa bugünümüz var. Sahip olduğumuz ve kullandığımız teknolojilerin ve pandemi ile beraber deneyimlediklerimizin yakın gelecekte nasıl çarpıklaşabileceğini tartışan metin, tek bir sesin dahi haksızlıklar karşısında nasıl güçlü olabileceğini hatırlatıyor.

YENİ BİR GÜNE ŞARKI 

Haksızlığa karşı tek bir ses bile yeter

Sarah Pinsker
Çeviren: Sevda Ertaş
İthaki Yayınları, 2021
408 sayfa, 52 TL.

BAKMADAN GEÇME!