‘Gönlümü koymadığım hiçbir albüme imzamı atmadım’

Güncelleme Tarihi:

‘Gönlümü koymadığım hiçbir albüme imzamı atmadım’
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 2020 11:59

13’üncü albümü ‘Vazgeçmem’de kendisi için vazgeçilmez şarkıları bir araya getiren ‘taş plak sesli’ Sema Moritz, “Günümüzde her güzel şey hızla ellerimizden kayıp gidiyor ve yerine koyabileceğimiz değerler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Şarkılar benim yıllardır söylemeye doyamadıklarımdan. Bu anlamda bir vazgeçmemenin hikâyesi” diyor.

Haberin Devamı

‘Taş plak sesli kadın’ diye anılan Sema Moritz, 13’üncü albümü ‘Vazgeçmem’i Kalan Müzik etiketiyle yayımladı. 40 yıllık müzik yaşamında tarzıyla özgün bir yerde duran Moritz, müziğini ‘jazz a la turca’ diye nitelendiriyor. Mevlana’dan Nâzım Hikmet’e, ilahilerden ninnilere, Urfa ezgilerinden klasik Türk musikisine, Yunus Emre’den Musevi şarkılarına, unutulmuş Karnik Garmiryan’dan Şeyh Bedreddin’e, Seyyan Hanım’dan Cem Karaca’ya uzanan çok çeşitli bir müzik anlayışı onunki. Moritz, ‘Vazgeçmem’de kendisi için vazgeçilmez parçaları bir araya getirdiğini söylüyor. Sanatçıyla ‘Vazgeçmem’i konuştuk.

‘Vazgeçmem’ için 40 yıllık dolu dolu müzik yaşamınızın imza eseri diyebilir miyiz?
Çok teşekkür ederim. ’Vazgeçmem’ benim vazgeçemediğim tınıların bazıları. Size bu albüm tanıtımında yazdıklarımı okuyayım isterseniz, bir anlamda duygularımı daha iyi anlatmış olurum: “V a z g e ç m e m/ güneş ve ay ve yıldızlar ve deniz ve toprak ve gökyüzü/ dün ve bugün ve gelecek/ direnmek ve direnç göstermek/ sabır taşına dönerek sabretmek/ ve inancımı inatla koruyarak/ sevincim ve kederim/ ve gözümün yaşı şarkılarım/ ve bana yol gösteren ışık tutan nice nice ustadan/ ve özgürlüğüm/ berlin istanbul/ ve/ aşk/ ve canımla eş tuttuğum sevdiklerim/ ben sizden/v a z g e ç m e m”
Gönlümü koymadığım hiçbir albüme imzamı atmadım. 1985’ten bu yana birçok farklı projede çalıştım. Bazılarının kayıtları sadece bizde kaldı. Çoğunluğu dinleyicisine kadar ulaştı. Bugün YouTube’da 140’a yakın kaydım var. Bazıları milyonlarca dinleyiciyi aştı. Dilerim ‘Vazgeçmem’den sonra daha çok kayıt yaparım.

Haberin Devamı

Albümün ismi ‘Vazgeçmem’. Bunun özel bir anlamı veya hikâyesi var mı?
Günümüzde her güzel şey hızla ellerimizden kayıp gidiyor ve yerine koyabileceğimiz değerler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Ben kendi tarafımdan yani bir şarkıcı-yorumcu-anlatıcı olarak baktığımda daha açılmamış, gün yüzüne çıkmamış, seyircisiyle, dinleyicisiyle gerçek anlamda buluşamamış çok eserle karşılaşıyorum ki bazıları inanılmaz önemli sanat eserleri. Bunları nefesim yettiğince kayda almak istiyorum. ‘Vazgeçmem’ bu anlamda bir vazgeçmemenin hikâyesi.

Haberin Devamı

Albümdeki şarkıları neye göre belirlediniz?
Şarkılar benim yıllardır söylemeye doyamadıklarımdan. Masal dinlemeyi, okumayı çok severim. Aynı şekilde anlatıcı olup şarkı söylemeyi de... Nâzım Hikmet’in ‘Mavi Liman’ şiiri Cem Karaca’nın bestesinde, Sezen Aksu’nun ‘Sorma’sı, Neveser Kökdeş’in ‘Kuş Olup Uçsam’ı var ki yıllardır beni benden alır.
‘Hüzün Zaman Zaman Deli Dalgalarla Gelir’, Cansın Erol’un güftesi, Selahattin İçli’nin bestesi, bir başyapıt. Hasan Saltık’ın önerisiyle karar verdim. ‘Bir Mendil Aldım Şehirden’ yeni bir türkü, ilk kez bir sohbette dinlemiştim, Ekrem Yeşilada’nın bestesi. Çok etkilenmiştim. ‘Bahar çiçek açar dalda, ömür geçer hep bu yolda, benim gönlüm değil malda...’ Bu kadar sade ve net bir anlatım...
Cumhur Bakışkan’ın üç bestesi var. ‘İzler’ ve ‘Nasıl Oldu’nun sözleri de ona ait. İlk dinlediğimde bu şarkıları benim söylemem gerek diye düşünmüştüm, öyle de oldu.
‘İzler’ ve ‘Nasıl Oldu’ benim için çok farklı bir türde besteler, daha popüler ve modern türden.
Albümdeki bütün şarkılar bana hep kendi kendine kederini, hasretini, aşkını anlatan duygularla yoğruluyor gibi geliyor. Benim ruh halim de o günlerde tam da öyleydi.
Evet, bu albümde çok farklı türler var ama sonuçta benim imzam. Farklı türlerde söylemek istiyorum. Bir kalıbın içinde hapsolmak asla istemiyorum. Bir yanımla son derece kırılganım, sakin sakin, ağlaya dura ve anlatarak şarkı söylemek istiyorum. Bir yanımla da isyan bayrağını göğsümü gere gere taşımak istiyorum. Farklı tonlarda iniş çıkışlarım hiç de öyle boyun eğmeye yatkın olmayışımdandır.

Haberin Devamı

Vazgeçmem’ dışında önceki 12 albümünüzün hiçbiri Spotify gibi dijital müzik platformlarında yok, neden?
Aslında birçok şarkımın kaydı var dijital platfomlarda. Uzun süre ‘Sema’ adını kullandım soyadım olmadan... Berlin’de ‘SEMA&TAKSİM’ adında bir grubum vardı. Bu adla beş kayıt yapmıştım. Sonra Tuncel Kurtiz’le de ‘Şeyh Bedreddin Destanı’ albümünü çıkardık. Buradaki kayıtlarda hep ‘Sema’yı esas aldım. Ancak tüm dijital platformlarda ‘Sema’ olarak arandığımda öncesinde bambaşka linklere gidildiğini gördüm. Bu konuda da çok uyarı aldım ve soyadımı, başıma yeniden gelecekleri bilmeme rağmen kullanmaya başladım. Yani bu nedenle beni bulmak biraz zor ama azmedince karşınıza mutlaka çıkıyorum!

Haberin Devamı

Açılışta yer alan ‘Gnossienne No1’ için Türkçe söz yazmaya nasıl karar verdiniz?
Eric Satie, Hasan Saltık’ın önerisiydi. Bu muhteşem eseri çok iyi biliyordum ve dünyada birçok sanatçı tarafından titizlikle tekrar tekrar yorumlandığını, birçok filmde kullanıldığını biliyordum. Söz yazmak yerine önce farklı şairlerin dizeleriyle birleştirme uğraşı verdim. Nâzım Hikmet, Melih Cevdet, Edip Cansever, Can Yücel gibi bizim canımız şairler ve dünyada benim gönlümde taht kurmuş Rilke’ye kadar haftalar süren bir uğraşın içine girdim. Olmuyor, olmuyor. Çünkü şiirleri bozamazdım. Her gün defalarca dinleyip gözlerimden yaşlar getiren bu eserde bir hüzün, bir yol vardı. İçinde umut ve isyan taşıyan bir şeyler de vardı. Yazmaya başladım ama bu sefer melodiyi dinlemeden sadece yüreğimde kalan acıyla... Bugün dünyayı çok derinden sarsan göç dalgasıyla yaşıyoruz. İnsanların evleri bombalanıyor, köyleri yerle bir ediliyor, ekip biçebilecekleri bir karış toprağı çok görüyor silah tacirleri. Ben bu sözleri yazarken de söylerken de hiçbir şeyden habersiz doğan ve yaşam savaşı veren çocukları düşünüyorum. Kendi adıma utanç duyuyorum. Özür dilerim, özür dilerim demek istiyorum. Çılgın ve nereye gittiğini bilmediğimiz bir dünya...
“Başıma güneş düşsün/ Başıma yıldız düşsün/ Başıma ay düşsün/ Bu yol acı, bu yol diken, bu yol uzun/ Ses yok, söz yok karanlıkla dünya suskun/ Bu yol bir uçurum sanki dalga dalga/ Alın beni saklayın beni.” Stüdyoda kayda girdiğimizde gördük ki en ufak bir değişiklik yapmadan sözler gönlümden süzülüvermiş. Şunu özellikle belirtmek isterim; bu besteye a’sından z’sine kadar benim kadar gönlünü vermiş besteci, aranjör ve stüdyonun hâkimi Cumhur Bakışkan bambaşka bir yorum katmış ve dünyaya muhteşem bir yorum kazandırmıştır. Farkındasınız, bu besteye aşkım ve heyecanım çok farklı. Eric Satie bu yüzyıla damgasını vurmuş en önemli bestecilerden...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!