Güncelleme Tarihi:
Yıllardır kurumsal hayatın içindesiniz ama aynı zamanda Jungian koçsunuz. Jungian koç nedir, sizi bu yola iten ne oldu?
30 yıldır aktif kurumsal hayatın içindeyim. 2012’de klasik koçluk eğitimini tamamladım, yaşam ve ilişki koçluğunda uzmanlaştım. 2008’den beri farklı ekollerde enerji çalışmaları konusunda eğitmenlik eğitimlerim var. Enerji ve koçluk çalışmalarımda varoluşsal belirsizlikler vardı; Jung’un geliştirmiş olduğu metotla daha derine inebilmeyi keşfettim.
Jungian koçluk sisteminin kurucusu öğretmenim Dr. Avi Goren Bar’ın tasarladığı sistem, koçluk metotlarını kullanarak bireyselleşme ilkesine dayanan güçlü bir araç çantası edinmemi sağladı. Jungian koçluk alan kişiler bireyselleşme ve kişiliğinin bütünlüğünü tanıma fırsatı yakalayarak farkındalık ve benlik duygularını güçlendirir. Bunun için üç unsurun farkında olmalıyız: Gölgelerimiz, komplekslerimiz, kolektif etkimiz. Arketiplerimi tanımladıktan ve gölgelerimi kucakladıktan sonra yaşamımdaki konular benim için değişmeye başladı. Bireyselleşme yolunda yürümek, kendi projeksiyonlarımızın sorumluluğunu almak ve hayatımızdaki çözülmemiş sorunlar üzerinde çalışmaya başlamak, yani kontrolsüz süreğenliğe meydan okumak mümkündür. Bunu başarmak beni güçlendirdi ve koçluk yolculuğunda eşlik ettiğim kişileri şu üç alanda güçlendirdi: Daha derin bir kişisel otorite duygusu, kendim ve başkalarıyla daha dengeli ilişkiler kurabilmek ve güçlü ego inşa etmek.
Yeni kitabınız ‘Yaşamın Direksiyonunda’da “Kendi yolculuğunuz için yola çıkın, hem de direksiyona geçin” diyorsunuz. Buna nereden başlamak lazım?
“Neye ihtiyacım var?” sorusu yola çıkarken kendimize sormamız gereken ilk soru olmalı. Kendi kalplerimizden başlamalıyız. En ideal dünyanın kendi içimizde bulunduğuna inanıyorum. Dışarıda değiştirebileceğimiz hiçbir şey yoktur; sadece kendimizin değişime, dönüşüme ve şifaya ihtiyacı var.
Kitapta sözünü ettiğiniz gölge yanlarımızı bilmek bize ne kazandırır?
İsterseniz “Gölge nedir?” sorusuyla başlayalım. “Gölge bizim olmak istemediğimiz her şeydir!” Gölgelerimiz çözülmemiş çatışmalarımız ve sorunlarımızdır; bastırılmış ihtiyaçlarımız, arzularımız, kişilik özelliklerimizdir. Gölge çalışması, bastırılmış kişilik parçalarımızı tekrar bilince getirmeyi, onları kabul etmeyi ve sevmeyi öğrenmemiz anlamına gelir. Böylece içimizdeki muhteşem gücü ve enerjiyi iyileştirebilir, serbest bırakabiliriz. Gölgeleri ortaya çıkarmak, kabul etmek ve bütünleştirmek, duygusal dengenin ve içsel özgürlüğümüzün yolunu açar. Gölgesiyle bütünleşen kişi ‘sözde’ tüm kusurları ve zayıflıklarıyla kendini sevmeyi öğrenir. Dönüşüm kendimizi sevmekle başlar...
Mutlu olmak bir seçim midir? Mutsuzluk duygusunu nereye koyacağız?
Mutluluğumuzun çevremize değil kendi algımıza dayandığına inanıyorum. Umutsuzca dış dünyadan mutluluk arıyorsak, bunun mümkün olmadığını, öncelikle kendimizden mutlu ve razı olmamız gerektiğini iddia ediyorum. İnsan olmamızın olağanüstü gücü tercih yeteneğimizdir, bir tercihte bulunabilir ve değişebiliriz. Demiyorum ki hakikatimizden uzaklaşalım ve pembe bulutlarla kaplı bir dünya hayaliyle yaşayalım, öyle bir dünya yok elbette... Hakikati konuşmalıyız ancak mutlu olma tercihimizi dışarıyı değiştirmekten yana değil, kendimizi dönüştürmekten yana kullanmalıyız. Bu da kendimizin her yönünü kabul etmek, gerçekçi olmak demektir. Hepimiz sınırlara sahibiz, mutlu olmak istiyorsak bunların hepsini kucaklamaya hazır olmalıyız. Duygularımızı tanımlamalıyız, mutsuzluklarımızın tanımını yapmalıyız.