Güncelleme Tarihi:
‘Eğlence’ çok geniş ve herkesten herkese değişebilen öznel bir kavram. Çalışmanızda bu kavramı nasıl bir çerçeveye oturtuyorsunuz?
Eğlence bir açıdan çok özel, bireysel bir kavram. Kimi kitap okurken eğlenir kimi kumar oynarken... Kimi futbol maçında eğlenir kimi horoz dövüştürürken... Kimi içki içerek eğlenir kimi dedikodu yaparken... Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlük’ü ise ‘eğlenmek’ sözcüğünü şöyle açıklıyor: “Neşeli, hoşça vakit geçirmek.” Evet sadece bu kadar. Eğlence sözcüğünü de bu dar anlamda kullanmayı seçtim. Yoksa her tür günlük uğraş, tüm kültürel eylemler de ‘eğlence’ kapsamına girecekti. Oysa ben ‘eğlence’ denince ilk akla gelecek olguları ele almak istiyordum. Bu nedenle operayı dışarıda bırakıp opereti kapsama alanıma aldım. Tiyatro denince bu sanatın çoğunu dışarda bıraktım ama komedi topluluklarına göz atmayı unutmadım. Bale değil varyete öne çıktı. Resmi bayramlar değil, şenlik ve festivaller gözlem altına alındı. Klasik müzik değil, popüler müzik ilgi alanım oldu. Yani ‘eğlence’ olduğu hemen herkes tarafından kabul edilecek etkinlikler kitabımızın hammaddesini oluşturuyor.
Eğlence kültürü gündelik yaşantı tarihinin de önemli bir parçası. Gündelik yaşantıyı nasıl şekillendiriyor eğlenceler dünden bugüne?
Eğlencesiz bir yaşam düşünmek zor. Elbette yaşamı boyunca doğru dürüst eğlenmemiş geniş kesimler de var. Ama onlar da kendi alanlarında şu ya da bu biçimde eğlenmeye çalışıyorlar. Yani eğlence de aslında sınıfsal bir kavram. Yukarı çıktıkça eğlence alanları genişliyor elbette! Şunu unutmamak gerekir ki eğlence, şu ya da bu ölçüde yaşamımızın bir parçası. Çalışma vb. gibi zorunlu olarak içinde olduğumuz yaşamı çekilir hale getiren bir olgu.
Cumhuriyet dönemi eğlence anlayışını Osmanlı’daki batılılaşma hareketini anlatarak başlıyorsunuz. Nedenini açıklar mısınız?
Cumhuriyet’in esas aldığı hemen hemen tüm değerler 19’uncu yüzyıl başındaki batılılaşma hareketi ile yaşamımıza giriyor de ondan. Beğenelim ya da beğenmeyelim, Cumhuriyet eğlence yaşamında Batı’yı esas almıştır. Tiyatro, müzik, dans, şenlik vb. gibi eğlence yaşamını oluşturan tüm unsurlar, batılılaşma sonrası yaşamımıza girmiştir.
Peki, bu batılılaşma hareketi, toplumun eğlence anlayışındaki tüm kodları değiştiriyor mu yoksa kısmi bir dokunuş mu söz konusu ilk adımda? Batılı eğlencenin toplumdaki kabul hikâyesi nasıl oluyor?
Burada şu soruyu sormak gerekli: Batılılaşma öncesi bu toplumda eğlence yok muydu? Elbette vardı: Karagöz, meddah, ortaoyunu, kanto gibi sahne sanatları; Osmanlı’nın makam makam çalınan müzikleri, Padişah şenliklerinde sokakları dolduran bin bir çeşit gösteri, kitlelerin eğlence ihtiyacını karşılıyordu. Ama Cumhuriyet’in tercihi bunlar olmadı. Batılılaşmanın Batı’dan getirdiği sanatlar oldu. Geleneksel sanatlar Cumhuriyet’e kadar düşe kalka devam ettiler. Ama sonra hiçbiri ayakta kalıp aşama geçiremedi. Cumhuriyet Batılı eğlence anlayışını tercih ediyordu. Belki Osmanlı müziği yaşamını sürdürdü. Ama onun da yasaklandığı dönemler olmuştu…
Çalışmanız eğlence kültürü üzerinden farklı bir tarih okuması. Batılılaşma hareketinden bugüne, dönem dönem geliyorsunuz. Nasıl bir çalışma süreciydi sizin için, hangi kaynaklara yöneldiniz, nerelerde araştırma yaptınız; anlatır mısınız?
Eğlence tarihi üzerine çalışmak kolay bir süreç olmadı. Çünkü yapılmış çalışmalar daha çok Osmanlı döneminin geleneksel sanatlarını ele alıyordu. Metin And, Refik Ahmet Sevengil. Özdemir Nutku; iyi ki de bunları yapmışlar elbette. Ama benim örnek gösterebileceğim, Batılılaşma sürecindeki eğlence üstüne hazırlanmış çalışmalar çok azdı. Emre Aracı’nın ‘Naum Tiyatrosu’ bunların arasında öne çıkan bir eser. Ben elbette makalelere, dolaylı olarak konuya değinen (örneğin Fikret Adil’in kitapları gibi) çalışmalara da göz attım. Ama esas kaynaklarım gazete ve dergiler oldu. Çalışmaya Tanzimat döneminden başlattığımız için, Osmanlı döneminde yayınlanan İngilizce ve Fransızca gazeteleri tarayarak başladık: Journal de Constantinople, Le Moniteur Oriental, The Oriental Advertiser gazeteleri, okuyucuları da İstanbul’un Levanten ve gayrimüslim kesimi olduğu için batılılılaşma sürecinde ortaya çıkan eğlencelerle çok ilgiliydiler. Cumhuriyet döneminde ise günlük basın, özellikle de bazı gazeteler (örneğin Akşam) haberler ve röportajlarla eğlence yaşamına gün be gün sayfalarında yer veriyorlardı.
Dergiler, özellikle magazin sınıfına giren dergiler de ana kaynaklar arasındaydı. Bu arada ilginç keşiflerde bulunduk. 1930’lu yılların sonunda İstanbul’da Almanca, Fransızca ve İngilizce dillerinde yayınlanan haftalık bir dergi karşımıza çıktı: Reflector. Sahibi de döneminin en ünlü emprezaryosu: Koço Petridis. Sonuç olarak elden geçirmediğimiz kaynak kalmadı diyebilirim… El ilanları, afişler, broşürler, fotoğraflar vb. hem bilgilerimizi genişletti hem de kitabımızın görsel malzemesinin zenginleşmesini sağladı. Bundan ötesi okuyucularımızın takdirine kaldı artık…
YILDIZLARIN ALTINDA
CUMHURİYET DÖNEMİNDE
TÜRKİYE’DE EĞLENCE YAŞAMI
Gökhan Akçura
Yapı Kredi Yayınları, 2022
568 sayfa.