Güncelleme Tarihi:
“Haydaa oldu mu şimdi ama?” Anthony Bourdain’in intihar haberi önüme ilk düştüğünde ağzımdan çıkan cümle bu olmuştu. Epey bir süredir evde sistematik olarak Bourdain’i övüyor, birbirimize Instagram’daki fotoğraflarını gösteriyor, Asia Argento ile ne kadar ‘cool’ bir ikili olduklarından dem vuruyor, ‘işte hayatın yakasına böyle yapışmak lazım’ minvalinde konuşmalar yapıyorduk. Kısacası kendisinden ilerleyen yaşlarımız için bir referans noktası yaratmış, mutlu mesut yuvarlanıp gidiyorduk.
Nitekim şöhretini dünyevi zevkleri ısrarla kovalamanın, yaşamdan zevk almaktan vazgeçmemenin sembolü olmak üzerine kurmuş olan kahramanımız, ‘Mutfak Sırları’na da (Kitchen Confidential) bu vurguyla, “Bazen sanki üç hayat yaşamışım gibi hissediyorum” diye başlıyor, “Bu kitabı okuyan sivillerin, bu hayatın her şeye rağmen eğlenceli olabileceğini düşünmelerini istiyorum en azından” diye devam ediyor. “E bize dediğini kendin niye unutuyorsun madem Anthony?” desek deriz yani. Neyse, demek ki üç hayat da biraz yorucu olabiliyor bir noktadan sonra.
Bourdain’in ölümünün ardından ABD’de bir kez daha çok satanlar listesinin üst sıralarına tırmanan ‘Mutfak Sırları’, yazımından geçen yıllara rağmen hâlâ son derece güncel ve çok eğlenceli bir metin. Serseri şefin bir yandan “son meritokrasi” dediği restoran sektörünün ‘içinden’ bilgiler verdiği, yemek ve mutfakla olan yolculuğunu anlattığı, arada da kendisini biraz övüp biraz gömdüğü bir kitap. Her şeyi başlatan ilk istiridye deneyimini uzun uzun anlattıktan sonra “açıkçası şımarık, acınası, narsist, kendine zarar veren, düşüncesiz, mankafa bir gençtim ve sıkı bir derse ihtiyacım vardı” dediği kısa üniversite dönemini hızlıca geçiyor ve bulaşıkçılıkla ilk adımını attığı mutfağa giriyor. Sonrasında gerekli dersleri aşağılanarak alma, yükselme, havaya girme, tekrar kendine gelme, yüksek miktarda kafein ve birtakım başka şeyler, denemeler, yanılmalar, az biraz erotizm, bolca macera...
Ayrıca ‘Mutfak Sırları’nda restoranlarda ne zaman balık söyleyip ne zaman söylememeniz gerektiği, dışarda midye yemenin riskleri, holandez sos sipariş etmek için mantıklı olmayan günler, garsonlara neden iyi davranmanız gerektiği gibi uyarıları ve eskinin mutfağı ile günümüz gastronomi sektörü arasındaki farklar da var. Değişen malzemeler ve Bourdain’in pek hoşlanmadığını söylediği ‘yıldız şeflik fenomeni’ gibi meseleler masaya yatırılmış. Kitabın ilk yazıldığı tarihten bu yana 18 yıl geçtiğini göz önüne alırsak bazı iddialı çıkışların zaman içerisinde demode kaldığını ya da bizim gibi bazı okurlara öyle geldiğini de belirtmek lazım elbette. “Vejetaryenler ve onların Hizbullah misali bir fraksiyonu olan veganlar” gibi... Gerçi zaman değişse de rahmetlinin bu konudaki görüşleri değişmemiş, TV programı ‘No Reservations’ta da fırsat buldukça vegan ve vejetaryenlere sallamaya devam etmişti.
Bourdain, yemek ortamlarında kendisine model olarak Hunter S. Thompson ile Iggy Pop arası bir çizgi belirlemişti ki anlatısında da özellikle gençliğinde bu ikiliyi rol model olarak seçtiğini belirtiyor. Yazarlığında da benzer bir punk-gonzo üslup hâkim. Eğer kendisinin o pis gibi, serseri gibi tarzını ve yarattığı TV personasını seviyorsanız ‘Mutfak Sırları’ hoşunuza gidecektir. Yeter miktarda midenizi kaldıracak restoran mutfağı sırrı da alacağınızı söylemeliyiz.
MUTFAK SIRLARI
Anthony Bourdain
Çeviren: Dost Körpe
Domingo Yayınevi
364 sayfa, 30 TL.