Güncelleme Tarihi:
Yakın dönem sosyal bilimlerin en zihin açıcı kalemlerinden biri tereddütsüz Mark Fisher. Fisher bir sosyal bilimci, kültür teorisyeni, eleştirmen, akademisyen ve blog yazarıydı. Türkçeye Habitus Kitap tarafından iki kitabı çevrilen (‘Kapitalist Gerçekçilik’ ve ‘Hayatımın Hayaletleri’) Fisher, geçen yıl, belki de en üretken döneminde, yaşamına son verdi. Bu ölüm şeklinin burada geçmesinin nedeni, aynı zamanda yazarı sürükleyen depresyon halinin bu yazıya konu olan ‘Hayatımın Hayaletleri’ kitabında da ele alınmış olmasıdır. Kitabın yola çıkış noktası, Zygmunt Bauman’ın deyişiyle ‘akışkan modern’ zamanlarda majör depresyonun bu derece yaygınlaşması, psikosomatik rahatsızlıklardaki artış, tükenmişlik sendromu, kronik mutsuzluk ve amaçsızlığın ‘kişisel’ olmadığı, aksine tüm bunlara sistemin dayattığı çalışma düzeni, yaşam biçimi ve üretimsizliğin yol açtığı tespitine dayanmaktadır.
Son zamanlarda yakından tanıklık ettiğimiz intihar vakalarının yaygınlaşması ve özellikle gençlerin ölüme meyli şoke edici olsa da herkes için neredeyse ‘alışıldık’ bir duruma dönüştü. Kitabın kendine dert edindiği temel konulardan birisi bu toplumsal depresyonun arkasındaki nedenler üzerine kafa yormak ve bir nevi yazarın okuruyla yaptığı iç döküş çabası. Fisher’in kişisel depresyonundan çıkmaya çalışırken kendini blog yazarı olarak bulması, izlediği diziler ve dinlediği müzikler üzerinden kültür araştırmasına soyunduğu yazılarından oluşuyor kitap.
Özellikle 1980’lerin müzikleriyle/gruplarıyla büyüyenlerin aşina olacağı yazılarda, Britpop’un doğuşunu bugünün pop/hip-hop/rap şarkıcılarıyla karşılaştırarak kültürel değişimi tartışıyor. İngiliz müziğinin altın çağı olan 1970’lerin sonu 1980’lerin başında yaşanan üretim patlamasının nedenlerini incelerken, bugünün çoraklaşan kültürel ortamını karşılaştırmalı olarak analiz ediyor. Fisher’in tespitleriyle 1970’lerin sonunda müzikte, 1980’lerde britpop gruplarında, sinemada ve dizilerde görülen muhalif kültürün yerini günümüzde oyalanmak ve eğlence alıyor. Fisher böylelikle kültürel alanın dönüşümünü popüler kültür ürünleri üzerinden gösteriyor. Kültürel alanın neoliberal ekonomi politikle birlikte dönüşen formu, Fisher’in dilinin sadeliği ve vuruculuğu ile görünür kılınıyor.
Fisher, ‘Hayatımın Hayaletleri’nde müzik üzerinden ilerlediği izleğini sinemaya da çeviriyor. Christopher Nolan’ın ‘Akıl Defteri’ (Memento) filminin güncelliğine, kültürel alanda yaşanan büyük ‘hafıza kaybına’ dikkat çekiyor. Yazar kendini sürekli sevdiklerini, müziği, üretmekten keyif aldığı şeyleri ‘hatırlamaya’ çalışırken buluyor. Dinlediğimiz müziklerden sinema filmlerine, dizilere, sevdiğimiz yemeklere, kurduğumuz ilişkilere, okuduklarımıza, hatta aşkı yaşama biçimlerimize kadar her şey kapitalist sistemin gölgesinde belirleniyor.
Ve çoğunlukla birbirine benzer biçimlerde yaşanıyor. Kapitalizmin Herbert Marcuse’ün tanımıyla bizleri ‘tek boyutlu insan’a dönüştüren gücüne karşı elimizdeki üretim aracı ‘kültürel alan’da ve burada üretilenlerde. Farklı coğrafyalarda aynı mutsuzluğun ve geleceksizliğin yaşanıyor olması tesadüf değil. Fisher ‘Hayatımın Hayaletleri’nde bunun tesadüf olmadığını müzikten, sinemadan, dizilerden yola çıkarak gösteriyor.
KÄ°TAPTAN
Bütün bunlar işten uzaklaşıp kendini, kültürel üretime kaptırmaya ayrılan sosyal zamanda sert bir düşüşle sonuçlandı. Londra ve New York’ta 1970’lerin sonuyla 1980’lerin başında görülen kültürel yenilik açılımlarının bu şehirlerde izinsiz oturulan veya kirası ucuz evlerin varlığıyla aynı zamana denk gelmesi tesadüf değildir... O zamandan bu yana toplu konutlardaki azalış, izinsiz oturuma yapılan çılgın artışlar kültürel üretime ayrılan zaman ve enerji miktarının muazzam miktarda azalması anlamına geliyor.
HAYATIMIN HAYALETLERÄ°Â Â
Mark Fisher
Çeviren: Feride Nagehan Öztürk
Habitus Kitap, 2020
224 sayfa, 34 TL.