Güncelleme Tarihi:
Öncelikle bir şey söylemek gerekirse kişisel gelişim kitaplarından pek hoşlanmam. Onun yerine insan psikolojisiyle daha derinlikli daha neden sonuç ilişkili kitapları okumayı tercih ederim. Çünkü güçlü olun, ayakta durun, yapabilirsiniz içerikli metinleri okurken hep metni yazana “kolaysa sen kal” diyesim gelir. Doğruya doğru güçlü kalmayı herkes ister ama yaşam bazen bütün enerjimizi almakla ve her şeyi üst üste getirip bizi yıldırmakla uğraşır ve güçlü kalmak imkansızlaşır. Peki neden? İşte temel konulardan biri bu, vazgeçemediğimiz her şey sırtımıza yapışır ve biz her gün ağırlaşan bir patates çuvalını sırtımızda taşır dururuz.
1990 yılından ilk kez basıldığından bu yana 22 baskı yapmış ve 200 binden fazla satmış olan Guy Finley’in “Vazgeçebilmek” kitabı insanın aklındaki bazı perdeleri kaldırmasına yardımcı oluyor. Destek Yayınları tarafından 19. baskısı Eylül ayında yapılan kitap yenilenmiş haliyle raflarda yerini aldı. Dokuz bölümden oluşan kitap vazgeçebilmenin evrelerini anlatırken insanı da yeni bir evrime davet ediyor. Öyle oturup bir solukta okuyabileceğiniz kitaplardan biri değil “Vazgeçebilmek” elinizin altında tutup kendinizle başınız ne zaman derde girse içinden bir bölüm okuyabileceğiniz kitaplardan biri.
Doğup, büyüyüp, hayata karışıyoruz. Kendi kararlarımızı verene kadar başkalarının bizim için seçtiği hayata ortak oluyoruz, sonrasındaysa seçimlerimiz her şeyi yönlendiriyor. Başarılı ve başarısızlık temel sınıflandırmalardan biri haline geliyor zamanla. İçinde bulunduğumuz dünyanın ve toplumun değerlerine uymak adına hayati olandan vazgeçiyoruz çoğu zaman, kendimizden. Ve insan ilk önce kendinden vazgeçebilmişken neden hayatın devamında kendinin ayağına dolanan, sırtına yük olanlardan vazgeçemez bunu pek sorgulamıyoruz. Çünkü bu tip sorgulamalar hayatımızda dipsiz bir kuyuya doğru iteklenmemizi ya da uzun bir süre yerimizde saymamızı neden olur. Hepimiz depresyona girmekten korkarız ama depresyonun da hayatımıza katkı sağladığı o sadece kendi kuyumuzda durma anlarımızı değersiz görürüz. Oysa çoğu zaman herkesten daha çok kendimizi düşünmeye ihtiyacımız vardır, bu pek çoğunun yorumladığı gibi bencillik değildir. Biz gerçekten iyi ve kendimizle barışık bir bütün olamazsak başka birine de bir faydamız olmaz. Bunu genellikle unutuyoruz. Guy Finley’in verdiği en iyi öğütlerden biri ise başımıza gelen kötü şeylere, olumsuz duygulara ya da karşılaştığımı negatif-kötücül insanlara karşı tepkisiz durmak. Kötü olana tepki vermek kötüyü yaşatmaya ve var etmeye devam eder diyor Finley. Durun ve bedeninizin, aklınızın sakinleşmesini onun ani değil olağan tepki ve kararlar vermesini sağlayın diyor.
Bütün bunlar Guy Finley’i okurken düşündüklerim. Finley aklımdan bugünlerde geçen soruları biliyormuş gibi yazmış kitabını. İnsana kendi sınırlarını hatırlatmayı asıl özgürlüğün her defasında yeniden başlamak olduğunu, geride bırakmanın önüne bakmanın sürekli kendi acılarınla, kederinle boğulmak yerine adım atmanın aslında temek yol olduğunu açıklıyor. Geride bırakmanın unutmak demek olmadığını, yaşadığından ders çıkarıp devam etmenin ve hayatta her daim vazgeçilemeyecek tek şeyin kendi hayatımız ve önümüzde uzanıp giden yol olduğunu gösteriyor. Bütün bunları gerçek hayattan öykülerle sarıyor ve insanın içine olmayacak bir umut bırakıyor. Ayağa kalkıp devam edebilirim, geride bırakabilirim, vazgeçebilirim, değişebilirim.
VAZGEÇEBİLMEK
Guy Finley
Çevirmen: Olcay Avcı
Destek Yayınları, 2018
304 sayfa, 22TL