Güncelleme Tarihi:
Kendini roman kahramanıymışçasına sürekli dışarıdan izleyen, hayatını uzun bir otopsi seansı gibi yaşayan yazar, ölüme sandığından daha yakın olabileceği, bedeninde bir saatli bomba taşıyor olabileceği ihtimaliyle karşılaşırsa ne yapar? Ben Lerner’in ikinci romanı ‘22:04’, kendisinin hep bir adım dışında bulunan Brooklynli yazarın ölüm, yaşam, bilim, aşk, sanat, şehir, ekoloji, ebeveyn olmak ve yazmak üzerine düşünceleri hakkında içe dönük bir kitap.
İsimsiz kahramanımız, ilk romanı büyük satış rakamlarına ulaşmamış olsa da iyi eleştiriler alarak önemli bir başarı yakalamış olan bir yazar. Gerçi o kendisini bir şair olarak tarif etmeyi tercih ediyor. İkinci kitabı için yüklü bir avans almış ama yeni kitabın konusu hakkında kafası karışık. Kısa süre önce ölümcül olabilecek bir kalp rahatsızlığı olduğunu öğrenmiş. Bu arada en yakın arkadaşı, ondan bir çocuk yapmak istiyor. ‘Wall Street’i İşgal Et’ eylemleri tüm hızıyla sürüyor. İklim değişimi, sık sık New York’u ziyaret eden kasırgalarda kendini gösteriyor...
Gerçek ile kurmaca arasındaki ilişkiyi sorgulamak için bilinçli ve sistemli olarak dikkati, anlatının bir kurmaca olduğuna çeken üstkurmaca türünün iyi bir örneği ‘22:04’. Adını, yazarın hayatında kritik bir öneme sahip olan ‘Geleceğe Dönüş’ filminden alıyor. Hani 1955’e, anne-babasının gençliğine giden Marty’nin 1985’e geri dönmek için 22:04’te saat kulesinin orada olması gerekmektedir, yoksa geçmiş ve gelecek kaçınılmaz biçimde değişecektir…
İşte tüm roman, sanki saat tam 22:04’te geçiyor gibi. Gelecek sanki sürekli yeniden yazılıyor, yeniden yazılma potansiyeli taşıyor. Şeyler, yazarın etrafında sanki sık sık yeniden düzenleniyor. Gördüğü manzara, günbatımı, havadaki koku, en yakın arkadaşının yüzündeki ifade, bir marketin görüntüsü, hatta rafta duran hazır kahve kutusu bile yeni baştan düzenlenen bir gelecek olasılığı barındırıyor... Tıpkı, karşılığında yüklü bir avans aldığı ikinci kitabının konusunu tarif edişi gibi: “Kendimi aynı anda birçok farklı gelecekte hayal edeceğim. Ellerim biraz titreyerek; yavaş yavaş batan şehirde ironiden samimiyete doğru adım adım ilerleyeceğim, her an çökebilecek bir şehir şebekesinde bir Whitman özentisi…”
‘Geleceğe Dönüş’ filmleriyle büyümüş, uzay mekiği Challanger’ın canlı yayında parçalara ayrılışını izlemiş, kendine sürekli “Dünyanın sonu gelirken üremek niye?” diye soran bir neslin, bekâr anneler, ‘tüp babalar’, küresel iklim felaketleri, kapitalizm çağında hayatta kalma çabasını tarif ediyor ‘22:04’. Yan rollerde modern tıp, modern sanat, edebiyat, uyuşturucu ile…
Ben Lerner romanın açılışına, Hasidik Yahudilerin anlattığı, gelecekteki dünyaya dair bir hikâyeyi yerleştiriyor: “Odamız şimdi nasılsa gelecekteki dünyada da öyle olacaktır; bebeğimiz şimdi nerede uyuyorsa öbür dünyada da orada uyuyacaktır. Bu dünyada giydiğimiz giysiler orada da giyeceğimiz giysilerdir. Her şey tıpkı şimdiki gibi olacaktır, sadece biraz farklı.”
22:04
Ben Lerner
Çeviren: Hakan Toker
Yapı Kredi Yayınları, 2017
208 sayfa, 18 TL.