Güncelleme Tarihi:
Casa Botter’in ilk sergisi olan 'Düşler, Hakikatler'in küratörlüğünü üstleniyorsunuz. Bu sergi fikri nasıl oluştu?
İstanbul’daki Art Nouveau tarzındaki ilk yapı olan Botter Apartmanı uzun zamandır metruk bir haldeydi. Mekânın dönüşümüyle, sizin küratöryal kurgunuz nasıl örtüştü?
Serginin kavramsal çerçevesinden söz eder misiniz?
"Düşler, Hakikatler" sergisi sakinlik ve kaos arasında kaldığım bir dönemin izi. Dingin, sakin ve huzurlu bir evrene ulaşmaya çalışırken deprem ile bütün insanlık olarak yıkıldık, günlerce büyük bir karanlığı yaşadık. Kaos ve krizin üstümüze karabasan gibi çöktüğü bir dönem oldu. Düşlediğimiz iyilikler karşısında hakikatler çok keskin. Salt bununla da kalmıyor elbette kimlik, aidiyet, tarih, iyilik, kötülük, feminizm, dayanışma ve birliktelik, alışmışlıklar, ilişkiler gibi birbiri içine geçmiş tuhaf ikilikler serginin söylemlerini oluşturuyor. Tüm bu kavramlar ekseninde düşler ulaşılması gereken bir gayeyi sunarken, hakikatler ise geçmişin ve şimdinin çarpık bir ağırlığını taşıyor.
Ülkede olabilecek olanlar pek sık kestirilemiyor, ne kişisel yaşamlarımız ne de toplumsal öyküler buna pek olanak vermiyor, ancak yine de karamsar bir noktadan bakmıyorum; düşlemekten, hayal etmekten, dönüştürmekten, iyi niyetten vazgeçmiyor bu sergi. Düş ve gerçek arasında tarihin tozlu sayfalarından bugüne toplumsal bir anlatıyı gündeme taşıyor, şimdiyi iyileştirmenin, geçmişin sarkazmını saygıyla anlamanın bir miti karşımıza çıkıyor.
Dönemin ünlü terzisi ve saray terzisi olan Jean Botter için II Abdülhamit tarafından genç mimar Raimondo D’aronco’ya 1900-1901 yılları arasında yaptırılan Casa Botter Apartmanı dönemin iş yeri ve ev olarak kullanılan ilk binası, Art Nouveau stili süslemeleri ile yapılan ilk binası, aynı zamanda Pera Palas’tan sonra ikinci asansöre sahip yapısı ve son olarak ilk çelik konstrüksiyon ve yığma yapı olarak 1894’te büyük İstanbul depremine karşı deprem güvenceli yapılan binası. Tüm bunlar bile Türkiye’de modernleşme serüveni için büyük bir anlatı aslında. Düşler, Hakikatler böylesine güçlü bir binanın terzi Botter’in kıyafetlerini sergilediği, sunduğu vitrin katı olarak ifade edebileceğim zemin katında gerçekleşiyor. İstiklal’in tam kalbinde yer alan yapı sergide vitrini ile sokak ile buluşan eserler ve davetkâr, cazip hali ile bir aradalık alanı olarak toplumsal ve kamusal bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Sergi Casa Botter ile diyaloğa giriyor, tarih ve insanlık anlatısı içinde bir buluşmaya ev sahipliği yapıyor.
Mekânın dönüşümü ile toplumsal belleğin inşası sürecinde rüya gerçek odağında sergiyi nasıl okumalıyız?
Mekân tarihi ile yeniden gündeme geliyor, uyanıyor halk ile kucaklaşıyor. Binayı geçirdiği tarihi günler üzerinden anımsamak, değişen ülke gerçekliklerini, küresel dünyayı, gelenekleri bu gerçeklikler ve hayaller üzerinden irdelemek çok olası. Toplumsal bir bellek aktarımı olarak İstiklal her zaman İstanbul’un en önemli caddelerinden birisi olmuştur. Casa Botter’de 1901’den bu yana İstiklal’de. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet’e modernleşme ve çağdaşlaşma yolculuğu içinde yaşanılan her şey bu sergide bir iz olarak karşımıza çıkabilir. Rüya gibi düşünülen her şey gerçekliğin bir yansıması olarak karşımıza aslında. Olağan ve sıra dışı birçok insanlık konusu tuhaf bir rüya gibi bugünün bir gerçeği gibi okunabilir.
Sergide geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki bağın birbirine yakınlaştırdığı, görsel, işitsel olarak farklı disiplinlerden 13 sanatçının eserleri yer alıyor. Bu eserler nasıl bir bütünlük oluşturuyor?