Güncelleme Tarihi:
Antonio Cosentino, İstanbul doğumludur, İstanbul’ludur ve İstanbul’la yakın bir ilişkisi vardır... Şöyle; İstanbulla uğraşacak, hafıza deposundan tekrar tekrar İstanbul parçaları çıkarıp bunlarla yapılar kuracak, şehirle sevgi-nefret ilişkisini hep taze tutacak, onunla ilgili yazılı edebiyatı izleyecek, yaptığı işlerde bağlantılar kuracak, oradan yola çıkarak kendisi yeni bir naratif hatta ‘edebi’ bir dünya kuracak, sonunda hepimizin bazen yaptığı gibi İstanbul merkezli bu dünyanın ağır yükünü delip çıkmak, yeni dünyalar kurmak isteyecek kadar... (“Tek bir yol kaldı, buradan Jpeg takımadalarına gidebilmek” - 1) Onu, İhsan Oktay Anar’la, bu sergiye ilham veren ‘Karıncaların Günbatımı’ yazarı Zaven Biberyan’la, eski gece kulübü fotoğraflarının kartonetleriyle, tekrar tekrar ele aldığı stilize mantar biçiminde bahçe ışıklandırmalarıyla, İstanbul sinemalarının perdelerinden geçen, Doğu’ya doğru düşerken ağırlığı daha da artan Amerikan sineması hayalleriyle, Yeşilçam’la, içine beton dökülen gaz tenekeleriyle bağlantılandırmak mümkündür. Yaptığı işler, dönmesi durduğunda ortaya mükemmel bir resim çıkaran bir imgeler fırıldağının sonucudur.
Galeri Zilberman’da açtığı, dayanamayıp galerinin alt katındaki küçük galeriye de taşan son sergisi ‘Jpeg Takımadaları’, Antonio Cosentino işlerini karakterize eden bolluk, çokluk, söyleme-yeniden söyleme arzusuna iyiden iyiye yol veren, adı bolluk çağrıştırmakla birlikte nispeten bundan daha ketum (ve aynı derecede güzel) bir sergi olan bir önceki sergisi ‘Cigara viski kolileri denizlerde, ferâre sevgilim’den daha engin bir ‘yayılma’ vaat ediyor.
ANTONIO’NUN RENKLİ DÜNYASI
‘ÇAĞILDAMA’YI HİSSETMEK
Ve; (“Berrak bir duygunun tüm bir ‘hiper yığını’ desene dönüştüreceğini düşledim. Hangi mâkanda olduğumun ne önemi var.” - 3) Bu yüzden de bir Antonio Cosentino sergisinde abidevi ve oyunsu üçboyutluluk -tenekeden gemiler, trenler, uçaklar, sürat motorları vb.- küçük hikâyelerle (Calypso) yan yana var olur, duvara asılı şeyler oradan onlara bakar, bu durum neredeyse kulakla duyulmayan ama hissedilen bir ‘çağıldama’ya yol açar. Hikâyenin sessiz, ‘şiirsel’ çağıldamasına; metal parçalarından gemiler yapıp onları karadan yürütmekten hoşlanan bu hikâyeci (çünkü Antonio hikâyecidir) durup hikâyesinin küçük ve/veya acıklı kahramanlarına bakmayı da sever. Bu sergide ağırlığını hissettiğimiz ‘Yelken Kulaklı’ figürü gibi... Antonio, seyredilen geçmişin bir ayrıntısına, ‘Bonnie ve Clyde’ resimleri dizisindeki Faye Dunaway’in hafifçe yukarı kalkan üst dudağına -film seyredenin zihnindeki yığının binlerce küçük ayrıntısından biri- nasıl olanca dikkatini yöneltirse, bu figürdeki büyük, yekpare pathos’a da benzer bir ilgiyle bakar. İkisi de ‘yığın’ı kuran parçalardandır.
Tanpınar’ın ‘Huzur’da dediği gibi: “Garip temenni değil mi? Zaman geriye dönmez. Fakat insan bilinen şeyden istenen şeye doğru hayal kuruyor.” O zaman dönüp Antonio Cosentino’nun sergisine adını veren haritaya bakmak gerekir; geçmiş, tarih, gelecek tahayyülü, öfke, mizah, sitem, temenni, hatıra ve sonuçta arzu dolu ‘Jpeg Takımadaları’na... (1, 2, 3: Antonio Cosentino’nun sergiye eşlik eden ‘Jpeg Takımadaları’ kitapçığından...)
Antonio Cosentino’nun ‘Jpeg Takımadaları’ başlıklı sergisi 2 Mayıs’a kadar Galeri Zilberman’da. Randevu için Tel: 0212 251 12 14, www.zilbermangallery.com