Güncelleme Tarihi:
Galerist, kavramsal sanatın temsilcilerinden Seza Paker’i ‘Geçerken’ başlıklı sergisiyle ağırlıyor. Sanat pratiğinde yerleştirme, fotoğraf, film, ses, kolaj, çizim gibi farklı anlatım biçimlerini harmanlayarak kullanan Paker; ‘Geçerken’de imge ve materyal arşivinden derlediği asamblajların (kolaj) katmanlaşan yapısına ve geçişliliğine dikkat çekiyor.
İyi yerleştirilen sergileriyle mekânının labirentimsi mimarisini avantaja çeviren Galerist’in iç içe geçen espası, tıpkı kendisi gibi iç içe geçen, birbirine eklemlenen, üst üste katmanlanan Seza Paker asamblajlarıyla izleyiciyi karşılıyor. Asamblajların birbirleriyle ilişkileriyle örülen sergi, mekânın koordinatlarını da tersine çeviriyor adeta. Girişte izleyiciyi karşılayan ‘İsimsiz (Biz)’ desen ve kolaj dizisi, serginin devamındaki asamblajların da ilk katmanı, çıkış noktaları olarak konumlandırılmış. Adeta mimari yapıya sahip bu düzenlemede temeli oluşturan bu ilk katman üzerine, Paker’in asamblajları yükselmeye başlayarak, dikey eksende/duvarda yerleşik olan sergi düzenini, düşünsel olarak yatay düzleme taşıyor. Bu ters-yüz hareketi, asamblajların çoğunda izlerini parça parça gördüğümüz moderniteye başkaldırıyor; içinden geçip gittiğimiz dünyanın hakikatleriyle hesaplaşmaya girişiyor. Doğanın yok edilişinden, toplumsal hiyerarşiye, özgürlük alanlarından teknolojinin beraberinde gelen tehlikelere, insanın dünyayla ilişkisi üzerinden pek çok şey bu hesaplaşmadan nasibini alıyor. Sanatçının paten kayanlardan etkilenerek ürettiği bir maket-heykel ve ses yerleştirmesi ‘All Well (Revisited)’ ve yine kişisel arşivinden çerçeve üzerine projeksiyon çalışması ‘Ghostly Tea Party’ de asamblajlara eşlik ediyor.
Geçen yıllarla birlikte üst üste, parça parça katmanlaşarak kendilerine ait bir bellek oluşturan asamblajlar; içerisindeki vintage kumaşlar, deri, kına, makyaj malzemeleriyle izleyicide dokunma hissi oluştururken, arşivsel parçaların bir aradalıkları tüm mekâna yayılmış bir şiiri mırıldanıyor. Sanatçının şahsi arşivinden gelen dokunuşlarla, asamblaj dizisinde yer alan işler, kişisel olduğu kadar içinden geçtiği meselelerle bir o kadar kamusal da. Sanat pratiğinin merkezine söylemi koyan Paker, işleri arasındaki süreklilik, geçişlilik ve kullandığı minör olarak tanımlanabilecek dil ile kavramsal sanatın mirası asamblajı yalnızca farklı nesne ve materyallerin kurgusu olarak değil; sanat ve düşünce tarihinin farklı anlatılarıyla grift bir yapı olarak sunmayı başarıyor. İzleyiciye ise bu minimal ve zarif yüzeye bakıp arkasındaki anlatı ormanını keşfetmek kalıyor.
Sergi metnini kaleme alan Murat Alat’ın sözcükleriyle, herkes tarafından paylaşılabilecek yapısıyla ‘Geçerken’, insanlığın iç içe geçen hazları ve kaygılarına bakıyor; yaşarken içinden geçip gittiğimiz haz ve kaygıları işaretliyor. Tıpkı, Türk şiirinin ayrıksı şairi Neyzen Tevfik’in dizelerini anımsatırcasına, Paker’in asamblajlarındaki pırıtılı parçaların karanlıktaki göz kırpması gibi haz ve kaygılarımız da sönüp geçiyor: “Istırabın sonu yok sanma, bu âlem de geçer, / Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer...”
Seza Paker’in ‘Geçerken’ başlıklı sergisi 23 Kasım’a kadar Galerist’te.