Güncelleme Tarihi:
Bir yanda yazarın yazdıklarıyla kurduğu dünya var, diğer yanda da bu dünya hakkında yazanların oluşturduğu başka dünya. Yazarın dünyası her zaman tükenmez bir kaynak. Bu kaynağı tanımlayan, tanıtan, ayrıştıran, araştıran hatta biraz da belirleyen edebiyat araştırmasıdır. Edebiyat araştırması yöntem ve bağlam zenginliği ile yazarın dünyasını daha belirgin ve anlaşılabilir hale dönüştürmeye çalışır. ‘Hepimizi ilgilendiren ve hâlâ cevaplayamadığımız sorularla dolu bir dünya’ içeren Füruzan edebiyatını bir nebze olsun anlamak için hazırlanan ‘Bahçelerinde Yaz’ kitabı da böylesi bir çaba. Onun yazdıklarını ‘olabildiğince geniş kucaklamayı’ amaçlayan yazılar toplamı. Füruzan ile yapılan iki söyleşiyi de içeriyor ayrıca. Roman, öykü, şiirle örülmüş bu geniş dünyanın ‘Parasız Yatılı’nın yayımlanışının 50. yılıyla da birleşmesi bir güzel buluşma.
Hilmi Tezgör ve Aslan Erdem editörlüğünde hazırlanan ‘Bahçelerinde Yaz’, 13 yazıdan oluşuyor. Değişim, en genel anlamda Füruzan’ın yazdıklarının ana belirleyenlerinden biridir. Toplumsal değişimle insanın değişimi birbirini izler. Hilmi Tezgör, ‘Füruzan’ın Öykülerinde Değişen Evler, Değişen Hayatlar’ başlıklı yazısında bunun peşine düşer. Değişimi dinamitleyen sebepler ile mekânlar ve hayat ilişkileri arasındaki bağlantıları gösterir. ‘Taşınmak’ kavramı ile de içselleştirilen bu durum, ‘başka biri olmak’la da sonuçlanır. Burada önemli olan yazarın 1950’lerden bu yana ivme kazanan toplumsal dinamiği içerden okuyup kendine özgü bir dünya/evren yaratıp yaratamadığıdır. Son derece çıplak ve şaşırtıcı bir gerçeklikle doludur bu dünya.
Haydar Ergülen ise şiirden bakar Füruzan’ın dünyasına. Şiire yataklık eden dilsel yaratı ile şiirin yükselttiği esere odaklanır. Lodoslar Kenti adında bir de şiir kitabı bulunan yazarın ‘şairleri ve şiiri çok sevdiği’ vurgulanır. Ondaki ‘çok şiir’ öne çıkarılır. Ayşe Görkem Kozanoğlu, ‘Sevda Dolu Bir Yaz’dan hareketle, çocukluk, bellek ve yazıyla hayatta kalmak meselesine eğilir. ‘Geçmiş değiştirilemez’ belki ama bir şekilde insanı belirlemeyi sürdüren geçmiş, yazı ve anlatım yoluyla ‘geçmişin şimdideki anlamını ve yorumunu değiştirmeye’ yarar. Umut Tümay Aslan, ‘Benim Sinemalarım’ filminden alınan fotoğraflar eşliğinde, Füruzan’ın kat ettiği ‘eril bakışı’ yıkma serüvenini sergiler. Böylece dil içi etkinlik ile tarihi-sosyolojik atılım bağdaştırılır. Bakmanın yerinden edilişi, dilin kuruluşunu da etkileyecektir sonunda.
Aslında, Füruzan’ın tecrübesi ile Türkçe neyi tecrübe etmiş ve buradan ne kazanmıştır? Edebi araştırmanın üstlenmesi gereken görevlerden biri de bu sorunun cevabını bulmaktır. ‘Bir bakış, bir ses, bir renk’ kişisel tarihin ayrıntılarını belirlerken toplumsal olanın niteliğini de belirler. Burcu Şahin ‘koku’ üzerinden hareketle, ‘Tokat Bir Bağ İçinde’ öyküsü çevresinde, bellek ve koku etkileşimini irdeler. Erol Köroğlu ise bir siyasal roman örneği olarak özellikle okunan ancak edebi teknik yönünden ıskalanan ‘Kırk Yedililer’in roman tekniği üzerine aydınlatıcı yorumlar getirir. Kuramsal yöntem önerisine koşut bir bütünlüklü çözüm örneği sunar Köroğlu.
‘Bahçelerinde Yaz’, Füruzan’ı anlamak ve eserlerini yeniden okumak için klavuz bir çalışma.