Fikret gökyüzü gibidir, nereye gitsek bizimle gelir

Güncelleme Tarihi:

Fikret gökyüzü gibidir, nereye gitsek bizimle gelir
Oluşturulma Tarihi: Kasım 22, 2019 11:50

Beşir Ayvazoğlu’nun ‘Tevfik’i bir şair, bir idealist, bir coşkun mizaç, bir baba, bir eğitimci, bir düşçü Tevfik Fikret’i çok yönlü, çok tanıklı ve olabildiğince objektif şekilde önümüze seriliyor. Fikret üzerinden son bir yüzyılı capcanlı geçiyoruz.

Haberin Devamı

Tanzimat sonrası edebiyatımızın tarihi, siyasi tartışmaları da içerir. Tanzimat şairlerinin büyük bir kısmı, çökmekte olan imparatorluğa çare ararken, edebiyatı araç olarak da görürler. Servet-i Fünun nesli ise devrin ağır havası ‘siyasi’ gereği (siyaset anlam değişimine uğrar) daha bireyci bir edebiyata yönelirler. Bu yöneliş, Tevfik Fikret ve Halit Ziya örneğinden baktığımızda, birbirinden farklı ancak bir o kadar da güçlü birer tecrübe olarak çıkar karşımıza. Hele Tevfik Fikret gibi her bakımdan şahsi bir özne düşünüldüğünde, hem edebiyatın hem de edebiyatçının çehresi hepten değişmiş olur. Bu özgün değişim, pek çok çetin tartışmayı, çelişmeyi, çekişmeyi de beraberinde getirir. Çünkü Fikret, bir tartışmanın parçası, tarafı olmak yönünden değil, kaynağı olmak yönünden ilginçtir. Ve Fikret, ölümünden geçen onca yıla rağmen tartışılmaya devam ediyor.
Peki bu tartışmanın onun eseri ve şahsiyetiyle ilgi derecesi tam olarak sağlıklı mıdır? Maalesef hayır. Zihniyet dünyamızın karşıtını oluşturma hastalığı onda da zuhur etmiş, Akif - Fikret, ‘hain - kahraman’, ‘şair - müteşair’, ‘milli - gayrimilli’, ‘Doğulu - Batıcı’ ekseninde gölgelenip durmuş, ‘sis’lere boğulmuştur. Oysa özellikle edebiyat tarihçisi ve biyografi yazarının ilkin eldeki belgelere tam ulaşıp sonra kendisine özgü bir yöntemle, o özneyi ve eserini ayrıştırıp, araştırması beklenir. Ülkemizin nitelikli kültür adamı, biyografi yazarı ve edip Beşir Ayvazoğlu, sonunda bir güç işe soyundu ve uzunca süredir üzerinde çalıştığı Fikret biyografisini tamamladı.
Akademik çevrelerin aşınmış hayat, eser, çevre kıskacından öte, aile kökeninden başlayarak, çocukluğu, eğitim hayatı, içine doğduğu sosyal ve kültürel ortam, edebi çevre, şiir, tarih meselesi, mekân, psikoloji, aşk, evlilik, tutkular, takıntılar, İstanbul, Abdülhamit devri, hastalık, resim, oğlu Haluk, ölümü ve sonrası... Hasılı, bir şair, bir idealist, bir coşkun mizaç, bir baba, bir eğitimci, bir düşçü, bir insan çok yönlü, çok tanıklı, çok sorulu, olabildiğince objektif bir şekilde önümüze seriliyor. Fikret üzerinden son bir yüzyılı capcanlı geçiyoruz. Ve görüyoruz ki, bir özgün mizaç, açıkça toplumsal kıyımın (özellikle Abdülhamit rejiminin) kurbanı olurken, farkında olmadan, oğlu dahil kendisini de özkıyıma uğratıyor Fikret. A. Hamdi Tanpınar, günlüklerinin bir yerinde “Türkiye beni yedin bitirdin” cümlesini kurar. Bu yeme bitirme hadisesi bir gelenek halinde devlet ve toplum tarafından miras edinilir. Fikret’te de tecelli eder.
Açıktır ki, Fikret’i kendisi yapan onun hemen her tartışmaya açık bırakan çelişkileridir. Ne var ki bunu bir yokluk efekti gibi değil ferdiyeti kuran bir özellik olarak görmekte yarar var. Bir yüzyılda birey olmanın bedelini böylesine ağır şekilde ödeyen şahsiyetler sebebiyle biz hâlâ konuşuyoruzdur. Dipnotları, kaynakçası ve görsel belgeleriyle Tevfik biyografisi 2019’un en önemli kültür olayıdır. Ona kulak verip göz gezdirmek yetmez, asıl okuyup, düşünmek gerekir. Fikret, bir ismin ötesinde, hatta kendi gökyüzünde uçan bir kuş olmanın dışında, gökyüzü gibidir ve şairin dediği gibi ‘nereye gitsek bizimle gelir’.

FİKRET 

Fikret gökyüzü gibidir, nereye gitsek bizimle gelir

Beşir Ayvazoğlu
Everest Yayınları, 2019
655 sayfa, 49 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!