Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de müzik üzerine düşünen felsefe temelli yazılardan oluşan bir tür gelişmedi. Popüler müzikle ilgili daha çok toplumbilimsel analiz üzerinden yapılmış çalışmalar söz konusu oldu, dolayısıyla bu düzlemden hareketle kaleme alınan yazılar özellikle 90’lı yıllarda gelişim gösterdi. Ama bu türden yazılar da dönemsel bağlamda kalmış görünmektedir. Türsel bir devamlılığın oluşumundan söz etmek güç, kişilerin ilgileri, çabaları ölçüsünde gelişmiş gözükmekte. Ama müzik üzerine, felsefi ya da entelektüel düzeyde analiz geliştiren yazıların bir toplamından söz etmek mümkün değil.
Müzik üzerine düşünmek Hegel’de önemli bir yer edinir. Edward Said’in müzik üzerine yazıları hayli ilgi ve merak konusudur. Bela Bartok, bizde bir ilgi merkezi olmamış, akademik ilgilisini ilgilendiren düzeyde kalmış ise, bu türün bizde vücut bulmayışıyla ilgilidir. Bu bağlamda Theodor W. Adorno’nun ‘Müzik Yazıları’ belki de tam bir sürpriz. Adorno’nun müzik yazıları, onun bütün külliyatının yarısından fazlasını oluşturuyormuş. ‘Müzik Yazıları’, Şeyda Öztürk’ün, Adorno’nun müzik yazılarından seçerek hazırlayıp çevirdiği bir toplam.
Bu toplamda Adorno’nun şu yazıları yer alıyor: ‘Schubert’, ‘Müziğin Toplumsal Durumu Üzerine’, ‘Dört El Piyano, Bir Kez daha’, ‘Diyalektik Besteci’, ‘Caz Üzerine’, ‘Beethoven’ın Geç Dönem Üslubu’, ‘Müziğin Fetiş Niteliği ve Müzik Dinlemedeki Gerileme Üzerine’, ‘Bach’ı Sevenlere Karşı Savunmak’, ‘Günümüzde Felsefe ile Müziğin İlişkisi Üzerine’, ‘Burjuva Operası’, ‘Yabancılaşmış Başyapıt’, ‘Wagner’in Güncelliği’, ‘Müzik Sosyolojisine Giriş’e Ek’.
Şeyda Öztürk, öncesinde Adorno’nun ‘Rüya Kayıtları’nı, ‘Sahicilik Jargonu’nu ve ‘Negatif Diyalektik’ini Türkçeye çevirdi.
‘Müzik Yazıları’, spesifik yazılar izlenimi verebilir, ilgilisini, müzikle ilgilenenleri ilgilendiren yazılar biçiminde. Bu yazılar, aynı zamanda müzik dinlemedeki geriliği daha doğuşunda yakalayan, analiz eden yazılar. Ama daha önemlisi bu yazıların bir filozofun yazıları olduğunu gözden yitirmemek gerekliliğidir. Felsefe yazarlarının ayırıcı özelliği, ‘ilgilisine’ indirgenemeyen yazılar oluşundadır. Tam da bu nokta da, Adorno’nun, kitapta yer alan, 1937 tarihinde yayımlanan ‘Beethoven’ın Geç Dönem Üslubu’ başlıklı yazısında yaptığı şu ayrıma değinmek gerekir. Bu ayrım, sanırım sadece müzikle ilgili olana indirgenemez: “Önemli sanatçıların geç dönem eserlerinin olgunluğu, meyvelerin olgunluğuna benzemez hiç. Gelişmenin değil tarihin emarelerini içerirler. (...)
Uyumu kendi ıstırabının uyumsuzluğuna uyduran bu eserlerin başkalarını hiç dikkate almadan kendini ortaya koyan özelliğini, daha doğrusu ‘kişiliğin’ ürünleri olmasıdır.”
Adorno’yu, Ernst Bloch’la birlikte, 20. yüzyıl Alman felsefesinin merkezine koyarak okumak mümkün olabilir mi? Böyle bir okumanın olanakları üzerine düşünmek gerekir.
MÜZİK YAZILARI - BİR SEÇKİ
Theodor W. Adorno
Çeviren: Şeyda Öztürk
Yapı Kredi Yayınları, 2018
288 sayfa, 20 TL