Fatma Tülin: Bu resimler kedi değil, Hulusi’dir

Güncelleme Tarihi:

Fatma Tülin: Bu resimler kedi değil, Hulusi’dir
Oluşturulma Tarihi: Mart 27, 2020 09:21

Galeri Merkür’de açtığı ‘Kedinin Anlamı - Kediden Başka’ sergisinde 12 yıl önce ölen kedisi Hulusi’yi yorumladığı resimlerine yer veren Fatma Tülin, “Benim açımdan bu sergideki Hulusi figürleri, sembolizmden uzak, onunla bu resimler aracılığıyla sürdürdüğüm empati ilişkisinin devamı anlamındadır” diyor.

Haberin Devamı

Ressam Fatma Tülin’in, Galeri Merkür’de açtığı sergisi ‘Kedinin Anlamı-Kediden Başka’, 12 yıl önce yakalandığı rahatsızlığa yenik düşen sevgili kedisi Hulusi’ye adadığı imgeleri ilk kez bir araya getirdi. Serginin açılışı, Koronavirüsün sosyal mesafeli ilk günlerine rastladı. Ancak bu durum bile, Hulusi son günlerini yaşarken onu bütün varlığıyla beyazın teskin eden sonsuzluğunda anmaya, her çalışmasında ondaki ‘dokuz / sonsuz can’ın hakkını tanıyıp yankılamaya çalışan Tülin’i yıldırmadı, sergisini açmaktan geri durmadı. Hatta sergi açılışına, galerinin bulunduğu Hüsrev Gerede Caddesi’ndeki apartmanın gediklisi tombik bir kedinin de ‘çat kapı’ gelişi, etkinliğin duygusal iklimini sonuna dek (keyifle) tırmaladı, talihsiz ve endişe verici gelişmelerle asık yüzleri, biraz olsun sevgiyle mırıldattı.
Bundan yaklaşık dört ay önce de Paris’te bir sergi açan Tülin’in sergisinin merkezine, tıpkı geçmişteki şeftali çekirdekleri, ‘Nü’leri, ‘soğan-ekmek’ler ve zencefilleriyle olduğu gibi, bu kez 200 x 300 cm. ebadında iki farklı (galeri cephesi ve içinde) ‘Hulusi’ yerleşti. Hepsi aslen aynı dünyayı imleyen ruhsal birer ‘peyzaj’ yorumu derinliğine sahip bu yapıtları hakkında Tülin’le konuşurken, kendisinin bu yaratıcı süreç içerisindeyken dünyaya veda eden bir varlığı tekrar hiçlikten çekip hayata dahil etme sorumluluğuna odaklanmak istedim. Zira bu süreç, sergide bir günce gibi işliyordu. Sanatçıya, bilhassa yaşam ve ölümün bunca iç içe olduğu bir dönemde, ortaya koyduğu üretime yeni bir yorum katıp katmadığını sorunca, şu yanıtı aldım:
“Alberti’nin ‘De Pictura’ adlı yapıtından bir alıntıyı, sergi mekânının bir köşesine yazmaktı niyetim: Aradan geniş zamanlar geçtiğinde, ölüleri canlılara göstermek... Yaşadığımız bu tuhaf, neredeyse gerçeküstü dönemde, fazla karanlık olabilir duygusuyla vazgeçtim. Sergiye ad bulmakta zorlandım. Bu çok özel, derin ve iletişimin el yordamıyla kesinlik kazandığı ilişkide, sözle tarif olanaksız kalıyor. Her şey garip bir sarmal halinde... Hulusi’yi canlandırma çabası neden ölümle bu kadar burun buruna olduğumuz bir sürece rastladı? Onun şanssız sonu, serginin kaderini de mi belirledi? Ya da o canlılara kendini göstermek istemedi mi? Bu tür sorularla boğuşmaktayım hayatın geriye çekildiği şu günlerde... Sonuçta, Alberti’nin dediğini yapamadım: Hulusi’yi canlılara gösteremedim. Yaşadığımız koşullar şimdilik bunu engelledi. Oysa, ölümünden ancak 12 yıl sonra bu cesareti bulabilmiştim. Onu sanat evrenimin bir parçası ve konusu haline getirebilmeye ancak razı olabilmiştim.”

Haberin Devamı

‘HULUSİ’YLE YAŞADIĞIM SÖZSÜZ YOĞUNLUĞUN İFADESİ’
Fatma Tülin sergisinin içerdiği metanet, özlem gibi duygular, beni Uzakdoğu’nun meditasyon etkili eski tarihli resim geleneğine de sevk ediyordu. Bu yönüyle sanatçıya, bu sergiyi oluşturan zamanda empatinin kendisine ne kadar yoldaşlık ettiğini sorduğumda ise şöyle yanıtladı:
“Kedi figürü çağlar boyunca sanatın ana imgelerinden biri olmuştur. Antikçağdaki kutsal Mısır kedilerini de bu bağlamda anabiliriz örneğin. Balthus’ten Picasso’ya, Calder’in ‘c.a.t.’inden Cihat Burak’ın kedilerine, sanatçıların ilgi duydukları bir resimsel elemandır kedi. Benim açımdan bu sergideki Hulusi figürleri, sembolizmden uzak, somut anlamda tek bir kedinin var edilmesine yardımcı olan, onunla bu resimler aracılığıyla sürdürdüğüm empati ilişkisinin devamı anlamındadır. Plastik açıdan her ne kadar, sergideki resimlerde yer alan imge, ‘kedi’nin görsel temsiline işaret ediyorsa da benim için tümü bir varlığın, onunla yaşadığım ve hâlâ süren sözsüz yoğunluğun ifadesidir. Serginin adındaki ‘Kediden Başka’ deyişi bu olgunun bir belirtisi niteliğinde. Başka bir anlamda, bu resimler kedi değil, Hulusi’dir. Genelde sanat bağlamında kedi, sevimli, şirin, canayakın bir biçimde işlenir. Oysa bu yaklaşım bana pek de olumlu gelmez; onun sonuçta bir ‘yan’ canlı, bir yumuşatma nesnesi haline getirildiği izlemini yaratır... Her şeyin ölçüsünün ‘insan’a denk sınanması, insanın bilgisizliğe dayanan bir büyüklenmesi bence.”

Haberin Devamı

Fatma Tülin: Bu resimler kedi değil, Hulusi’dir

Öte yandan sanatçı, her biri birer kara delik manyetizmasına sahip bu zaman yolcusu yapıtlarıyla, izleyiciye de her zamanki mikro ve makro evren seyrinin belki en duygusal yansımalarını aktarıyordu. Tülin, bu yaklaşımıma da şöyle bir yanıt vererek, gerek Hulusi’nin anısı gerekse ürettiği toplu manzarayı, çok daha değerli ve derin kıldı: “Sanat yolculuğuma eşlik eden konular, doğal nesneler, insan gövdesi... Benim için hep aynı oluşumun elemanları... Zencefil kökü, bir gövde parçası ya da şeftali çekirdeğinin sonsuz kıvrımları... Plastik açıdan ve mekânda yerleştirilme biçimleri açısından, aynı bakış açısının ürünleridir. Bu, ısrarlı bir tavırdır konuların değişkenliğine rağmen. Hulusi de, plastik açıdan aynı resimsel evrenin bir parçası boyayla ruhun tanıştığı anda... Lucian Freud’un, resimleriyle ilgili tanımı çok önemlidir: ‘Boyanın ete dönüşmesi’ der. Bu serginin meselesi de, boyanın Hulusi’ye dönüşmesidir. Özel ilişkinin hali ve ayrıntıları bana ait, kimseyi ilgilendirmez. Ancak ilişkinin yoğunluğunu algılamak olasıdır sergideki işlerden. Örneğin, 200 x 300 cm. boyutundaki tuvale yayılmış figür, bu yoğunluğun üstümde nasıl kaldığını, yokluğun ağırlığını ve onunla ilgili yaşadığım tüm ruhsal ve zihinsel halleri doğru oranda yansıtmaktadır. Ve bu yapıttaki vuruculuk, ne yazık ki karşısında bire bir bulunmadan, yani sergiyi görmeden algılanır gibi değildir. Günümüzde her ne kadar, sanat eserine dolaylı yollardan, yeni teknolojiler aracılığıyla ulaşmak bir kazanım olarak görülse de bu ilişki biçiminin sanat yapıtının kendisiyle karşı karşıya durmanın sağlayacağı gerçeklikle kıyaslanamayacağı unutulmamalıdır.”
Randevu için: 0212 225 37 37, www.galerimerkur.com

BAKMADAN GEÇME!