Güncelleme Tarihi:
II. Mehmed, Büyük İskender’in kahramanlıkları hakkında bir kitap okumuş mudur? Bizim yetiştiğimiz dönemin pedagojisinde bu türden bir anekdot mevcut değildi. Michael Angold bu olasılığa dikkat çekiyor. Bu dikkat, Batılı kaynakların, İskender’in, Homeros’un kahramanından etkilendiğine ilişkin yorumların devamı türünden değildir. İskender, eski dünyaya ilişkin edebi kaynaklarda bile ‘yeryüzü hükümdarı’ olarak muamele görür. Söz gelimi Araplar, Kur’an’a atıfta bulunarak, İskender’e ‘Zülkarneyn’ lakabını vermişlerdir. Birçok şair, İskender’in kahramanlığını destan olarak kaleme alır. Firdevsi’nin yakınlarda çevrilen İskendernâme’sini hatırlamak yeterli sanıyorum. Kuşkusuz Büyük İskender’le ilgili okudukları II. Mehmed’i de etkilemiştir.
Michael Angold, ‘Kostantiniye 1453 – Fetih/Düşüş’te, II. Mehmed’in Kostantinopolis’i fethine ilişkin, İslami gazi misyonundan çok başka tutkularına dikkat çekiyor.
Fethin arkasındaki itici gücün, Osmanlı yönetiminde çoğunluğu ele geçiren ‘devşirme’den geldiği tespiti bunlardan biri. Bize anlatıldığı gibi değildir, kent acımasızca yağmalanır. Akşemseddin “kuşatmayı İslam’a yakışır biçimde idare edemediği gerekçesiyle II. Mehmed’i eleştiren mektubu” bu nedenle kaleme alır. Angold, Peygamber’in, Kostantiniye’nin fethinin kutsal görev olduğu yönündeki hadisinin, “kuşatma sırasında yapılan Osmanlı propagandasında önemli bir rol oynamadığına” dikkat çekiyor. “Kostantiniye kuşatmasının gerekçesi aslında Bizans imparatorunun Osmanlı hükümdarına karşı yükümlülüklerini yerine getirmemesiydi.” Söz gelimi Osmanlı yönetiminde, Macar akınlarını perde arkasından Bizans imparatorunun düzenlediği sanılıyor.
Angold, fethe ilişkin birincil kaynakların olmamasına özellikle dikkat çekiyor. Bir Bizanslının görgü tanıklığına dayanan doğru dürüst bir anlatı yoktur. Osmanlı kaynakları hayal kırıcıdır. Mevcut kaynakların “çoğu ikinci el bilgilerdir ve olayın üzerinden epey bir zaman geçtikten sonra akılda kalanlardan oluşmaktadır.” Angold, buradan hareketle temel tezlerinden birini ileri sürecektir. Kostantiniye’nin fethi/düşüşü, kentin elden gitmesi karşısında duyulan yasın dışında, her iki tarafta da zamanında algılanmamıştır. Angold, “Osmanlı tarihçilerinin kentin fethine duydukları ilgisizlik şaşırtıcıdır” der. Fethin ortaçağın sonuna işaret ettiği tezi de geçerli değildir; fetih, ne ‘keşiflere’ ne de ‘Rönesans’a yol açmıştır. Ona göre, fetihle birlikte yıkılan Bizans uygarlığıdır. “Ancak bir uygarlığın yıkılmasının ilk bakışta tarihte bir dönüm noktası olarak gözükmesi neredeyse imkânsızdır.” Tarihsel değişim, kesintisiz ve alttan alta işleyen bir süreçtir.
Angold’a göre, Bizans uygarlığının gerilemesi aslında, kentin, 1204’te Venedikliler ile IV. Haçlı Seferi askerlerinin eline geçmesiyle başlamıştır. İmparatorluğun merkezi siyasi denetim sistemi darmadağın olur. 1402’de, I. Beyazid’in Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilmesi, neredeyse her an yıkımın eşiğinde olan imparatorluğa bir elli yıl daha kazandırır.
Angold’a göre asıl önemli olan Kostantinopolis’in fethedilmesinin yarattığı boşluktur. Bu boşluğun farkına varılması zaman almıştır: Bizans’ın siyasal ideolojisini Ruslar devralacaktır, klasik antikçağ koruyuculuğunu Avrupa, emperyal kaderini ise Osmanlılar.
‘Kostantiniye 1453 – Fetih/Düşüş’, soluk soluğa okunan bir kitap.
Yeri gelmişken, Donald M. Nicol’ün Konstantinos Paleologos biyografisinin çevirisini de hatırlatmak isterim. Angold’un ifadesiyle, ‘Kostantinopolis’in fethinin trajik kahramanı’nın, başka bir deyişle ‘mermer imparator’un öyküsüdür bu.
Haftanın Önerileri
1. Soğuk Temas, Helmut Lethen, Çev. Tuncay Birkan, Metis Yayınları.
2. Hazret-i Ali Cenkleri, -Tam ve özgün metin, Hazırlayan İsmail Toprak, Büyüyenay Yayınları