Oluşturulma Tarihi: Mayıs 22, 2019 17:51
Depo’da açılan ‘Paylaşılan Kutsal Mekânlar’ sergisi fotoğraf, video, güncel sanatı bir araya getirerek üç tektanrılı dinin ortak kullandığı mekânlara ve pratiklere odaklanıyor.
İnsan, var oluşundan bu yana her zaman bir güce ve yaratıcıya inandı, inanç ritüelleri de günlük yaşamın önemli bir parçası oldu. Tektanrılı dinlerde inançlar farklı olsa da ibadet ritüelleri arasında çok fazla benzer özellikler bulunuyor. Marsilya, Tunus, Paris, Selanik, Marakeş ve New York’un ardından İstanbul’da Depo’da kapılarını açan ‘Paylaşılan Kutsal Mekânlar’ sergisi işte bu benzerliklere yakından bakıyor. Sergi, Akdeniz, Ortadoğu ve Balkanlar coğrafyalarında üç Semavi dinin paylaştığı mekân ve pratiklere odaklanıyor. Küratörlüğünü Fransız antropologlar Manoël Pénicaud ve Dionigi Albera’nın üstlendiği ‘Paylaşılan Kutsal Mekânlar’ın temel gayesi farklı coğrafyalarda paylaşılan, ortak olarak kullanılan kutsal figürleri çeşitli sanatçıların gözünden yansıtmak...
Sergi koordinatörü
Veli Başyiğit, “Sergi, paylaşılan kutsal mekânları idealize etmeden gösteriyor. Bu mekânlar bazen barışçıl şekilde ortak olarak kullanılıyor, bazen de çatışmalara yol açıyor” diyor. Sergide anlatılan mekânlar sadece ibadethanelerden ibaret değil; şehirler, mağaralar, adalar, kabirler, türbeler de ortak kullanılan kutsal yerler arasında...
Sergi zemin katta ‘Şehir’ bölümüyle açılıyor. Başyiğit, serginin yaşadığımız şehirleri başlı başına ‘paylaşılan kutsal mekân’ olarak tanımladığını ifade ediyor. Bu bölüm iki altbaşlığa sahip: Kudüs ve İstanbul. ‘Paylaşılan Kutsal Mekânlar’ sergisi her gittiği şehirde değişip dönüşüyor. İstanbul kısmı da Türkiye’deki sergiye özel olarak küratörlerin altı-yedi aylık çalışması sonucunda ortaya çıkmış. Bu bölümde Sokullu Camii, Ayasofya, Sent Antuan Kilisesi, Kuzguncuk Sinagogu’ndan fotoğraf çalışmaları yer alıyor. Fotoğraflar, Sent Antuan Kilisesi’nin her ne kadar Hıristiyanlar için kutsal bir ibadethane olsa da Türkiye’de yaşayan Müslümanların da buraya girip dilekte bulunduğunu ortaya koyuyor. ‘Şehirler’ bölümüne güncel sanatçı Sarkis iki işiyle katkı sunmuş. Kapadokya’da bir kilisede var olan figürü neon avize olarak kurgulayan Sarkis, şu anda hepsi yok olmuş 12 Gürcü ve Ermeni kilisesinin planlarının yer aldığı karolara yer vermiş. Sergi diğer katlarda ‘Mağaralar’, ‘Adalar’, ‘Dağlar’ gibi coğrafik başlıklarla devam ediyor.
İKİYE BÖLÜNEN MAĞARABaşyiğit, Filistin’in Batı Şeria bölgesinde yer alan Atalar Mağarası’nın gösterildiği video çalışmasına dikkat çekiyor. Videoda hem Yahudiler hem de Müslümanlar tarafından kutsal kabul edilen Atalar Mağarası gösteriliyor. Burası fiziki olarak da bölünmüş bir mekân. Bir kısmı Müslümanlara, bir kısmı Yahudilere ayrılmış. Hırıstiyanlar iki bölüme de girebiliyor. Mağara 1994 yılında aşırılıkçı bir siyonistin saldırısından sonra yoğun koruma altında. Sergide her üç dinin de kutsal olarak gördüğü Mısır’daki Sina Dağı’na ayrılan bölümden bahsetmek gerekir. Musa'ya 10 emrin indiği yer olarak kabul eden Sina Dağı aynı zamanda Hz. Muhammet’in fetvasıyla korunan bir mekân. Osmanlı döneminden beri bu dağa özel önem atfediliyor. Dağın eteklerinde iki manastır bulunuyor. Manastır içerisinde bir cami ve kilise yan yana yer alıyor. Sina Dağı’ndaki manastırların bulunduğu fotoğraflarda bir Müslüman namaz kılarken aynı karede Rum papaz görülüyor.
‘Paylaşılan Kutsal Mekânlar’ 14 Temmuz’a kadar Depo’da görülebilir.