Güncelleme Tarihi:
“Kedileri tanıyıp, hayat boyu kedilerle birlikte olunca geriye insanlara karşı duyulandan çok farklı bir hüzün tortusu kalıyor: Onların çaresizliği karşısında çekilen acı, hepimiz adına duyulan suçluluktan oluşan bir tortu...”
Doris Lessing, 1919’da İran’da doğdu, Güney Afrika’da büyüdü, İngiltere’de yaşadı ve üretti. 2013’te Londra’da gözlerini yumduğunda 94 yaşındaydı. Üç kıtaya, üç ülkeye, dünyanın hızla değiştiği iki farklı yüzyıla, hiçliğin ortasındaki çiftliklerden Londra’nın göbeğindeki apartman dairelerine yayılan bir yaşamı oldu. Ve tüm hayatı boyunca etrafında kediler vardı.
İlk kez 2002’de yayımlanan, Türkçeye Metis Yayınları tarafından 2004’te kazandırılan ve yeni baskısı önümüzde duran ‘Kedilere Dair’, alışıldık türden bir ‘kedi kitabı’ değil. Kapağındaki boncuk gözlü, tatlı ve ürkek kara kedi size aksini söylese bile... Ancak Doris Lessing, kediler hakkındaki bir kitaba, bir tür kedi katliamıyla başlayabilirdi zaten. Üstelik kendisinin de bizzat yer aldığı bir katliamla.
Dedik ya, daha hayvan haklarının esamisi okunmazken başlamış bir hayat ve öykü bu. Bir önceki yüzyılın başlarında, Güney Afrika’da, vahşi yaşamla çevrili bir çiftlik evinde yaşayan aile için kediler, kontrol altında tutulması gereken bir nüfus. En yakın veteriner kilometrelerce ötede olduğundan kısırlaştırmanın pratik bir çözüm olmadığı ortamda, kedi nüfusunun nasıl kontrol altından tutulduğunu tahmin edersiniz.
Lessing, hayatına girmiş tüm kedilerden dürüstçe bahsediyor kitapta. Bir adı olan olmayan, ailesi tarafından kurtarılmış, kucak açılmış veya yaşamı yazarın ellerinde son bulmuş tüm kedilerden... Sayfalarda yürek ısıtan insanlık-kedilik öyküleri yok sadece anlayacağınız.
‘Kedilere Dair’, kedilerin Doris Lessing’de bıraktığı izlere dair. Kedi-insan karşılaşmalarına dair. Hayranlık, sevgi, minnet, pişmanlık barındırıyor bolca. Ama belirli bir mesafeyi de koruyarak...
Amerikan yerlileri, doğan çocuklara hemen bir isim vermez, isimlerini hak etmelerini beklerlermiş. Lessing’in evinde ve hayatında kendine bir yer açmış kediler de biraz öyle. Bazısına, tam anlamıyla yakışan bir isim bulunamadığından hiç isim verilmiyor, en azından bize söylenmiyor. Bazısı ise kısacık kedi ömrüne dört, beş isim sığdırıyor. Yaşamına Butchkin olarak başlayıp General Üçüncü Pembe Burun namıyla sürdürüp dirayetiyle Lessing’i kendine hayran bıraktığı son yıllarını El Magnifico olarak tamamlayan siyah beyaz kedi gibi.
BİREY OLARAK KEDİLER
Kitabın arkasında tanıtım yazısında şöyle deniyor: “Kedilere yakın yaşayan herkesin bildiği gibi onlar hakkında genelleme yapılamaz. Her biri apayrı karaktere sahip yaratıklardır kediler, basbayağı ‘birey’dirler. Has bir yazar olan Lessing de bunun gayet farkında olduğu için kedi ırkına bir güzelleme yazmak yerine, hayatına girmiş kedilerin hikâyelerini, hiçbir süslemeye başvurmadan anlatmayı tercih ediyor. Ama bazı kedilerin güzelliğiyle büyülenmekten de kendini alamıyor...”
Yazıya, kitabın final cümlesiyle son verelim: “İnsan ve kedi, bizi neler ayırıyorsa onları aşmaya
çalışıyoruz.”