ELVİN VURAL - elvinvural@gmail.com
Oluşturulma Tarihi: Mart 10, 2023 08:44
Venedik ve İstanbul Bienali gibi prestijli etkinliklere davet edilen Çek sanatçı Eva Kotatkova, ‘Bir Balıkmışım Bacakları Olan’ adlı kişisel sergisiyle Arter’de. Eserlerinde kurumların bireyler üzerinde oluşturduğu baskıyı inceleyen Kotatkova’nın bu sergisinde yaşlı bir bedende başlayıp bu bedenin çocukluğuna indiğiniz hissiyatı hâkim. Sergide birçok esere dokunabilir, hatta içine girebilirsiniz.
Çocukken korkup masanın altına saklandığınız, okul döneminde sınıfta ders dinlerken düşlere daldığınız olmuştur. Belki yetişkinlik çağına geldiğinizde düşlere dalacak korunaklı bir yer bulamayıp antidepresanlardan medet ummuşsunuzdur. Eva Kotatkova’nın Arter’deki ‘Bir Balıkmışım Bacakları Olan’ adlı kişisel sergisi, işte bu motifler etrafında dolaşarak izleyiciye kurum-birey ilişkisine nesillerarası bir perspektiften bakma imkânı sağlıyor.
Prag doğumlu Çek sanatçı Eva Kotatkova çocukluğu, gençliği ve eğitimi boyunca Sovyet rejiminin tornasından geçmiş. Gölgesinde yaşadığı baskıcı rejimin etkileri, sık sık kafes figürünü kullanan sanatçının eserlerinin çoğunda güçlü bir biçimde hissediliyor.
Kotatkova’nın eserlerini ilk defa 2013’te gerçekleşen 55. Venedik Bienali’nde gören serginin küratörü Eda Berkmen, “Aslında o zamandan beri çalışmalarını takip ettiğim ve birlikte çalışmak istediğim bir sanatçı. Arter’in 2019 yılında Dolapdere’deki binasına taşınma sürecinde sanatçı program için önerdiğim isimlerden biriydi, Prag’a giderek kendisiyle tanıştım fakat aynı sene İstanbul Bienali’nden kendisine teklif gitti. 10 senelik süreç içerisinde Eva’nın çalışmalarının evrimine de tanıklık etmiş oldum. Dolayısıyla bu sergi çok uzun süreli bir takip ve hayal etme sürecinin sonunda gerçekleşti” diyor.
Farklılıkların bireylerin ötekileştirilmesine sebep olmaması gerektiğini savunan, eserlerinde kurumların bireyler üzerinde oluşturduğu baskıyı inceleyen Kotatkova’nın bu sergisinde yaşlı bir bedende başlayıp bu bedenin çocukluğuna indiğiniz hissiyatı hâkim. Kotatkova’nın hem 5 yaşındaki kızı hem de annesiyle beraber ürettiği işlere de ev sahipliği yapan sergi, ‘Boru Tesisatının İtirafları’ adlı bir yerleştirmeyle sizi karşılıyor. Eser, sanatçının çalışma, üretim, verimlilik, kapitalist düzene ayak uydurulması için insan üzerinde baskı kuran sistemler konusunda yaptığı araştırmalar sırasında ortaya çıkmış. Sanatçı pankartlarda gerçek hayatlardan topladığı hikâyeler, sloganlar ve görsellere yer veriyor.
Yine serginin girişinde hareket ettirmesi güç iki yerleştirme daha var. Yaşlı bir insanın bedeni içerisinde hissetmenize olanak tanıyan bu yerleştirmelerde kafes çağrışımları kullanılmış. Bedeni hem kısıtlayan hem de koruyan bu kafeslerin içine girerek hareket etmeye çalıştığınızda, sistemin üzerimizdeki yükünü bütün ağırlığıyla deneyimleyebiliyorsunuz.
Sergi alanına girip sağ tarafa yöneldiğinizde yaşlılığı geride bırakıp bu sefer yetişkinlik üzerine kafa yoran eserlerle karşılaşıyorsunuz. Yerde uzanan iki dev kafes, birbirinin uzantısı olan bir kafa ile bedeni çağrıştırıyor. ‘Çözünen Beden’ adını taşıyan bu yerleştirmenin ağzı doğrultusunda çok büyük haplar duruyor. Sakinleştirici ve antidepresan ilaçları sembolize eden bu haplar, dış dünyadaki korktuğumuz şeyler karşısında bize paravan olan, ikinci bir deri gibi bizi sarmalayıp koruyan ilaçlar adeta. Sanki bu ilaçları alıp rahatlamış, uykuya dalmış dev yetişkin bedeni karşınızda duran.
Ağzı ilaçlara dönük olan kafanın arkasındaki duvarda etkileyici bir çalışma bulunuyor. ‘Hata’ adlı bu eserde Kotatkova, perspektiften faydalanmış. Eser, kırmızı bir bölme içerisine sıralar halinde asılmış, gazetelerden kesilmiş metin parçaları ve görsellerden oluşuyor. Sanatçı bu işinde yine kurumların bireyler üzerinde oluşturduğu baskıya rağmen bireylerin farklılıklarını sürdürmeye devam ettiğini, aynılaştırmaya çalışılan farklı düşüncelerin var olmaya devam ettiğini vurguluyor. ‘Çözünen Beden’in kafasının arkasında kalan bu iş, bireyin ilaçlardan medet ummasına neden olan düşünceler yumağını çağrıştırıyor.
‘Hata’ ve ‘Çözünen Beden’ başka bir yerleştirmeyle birleşerek serginin ‘Empatiyi Yeniden Kurma Odası’ işini oluşturuyor. Yerde uzanan devasa bedenin etrafında sandalyeler, ayakucu tarafındaki askılıkta ise çocuk kabanları var. Sandalyelerin düzenine baktığınızda, teneffüs zili çalmış da çocuklar bir yere dağılmışlar gibi bir his uyanıyor içinizde. Antidepresanlarını alıp kafasındaki düşüncelerden özgürleşen zihin, adeta birçok farklı çocuğa dönüşmüş ve çocuklar teneffüste bir yerlere gitmişler. Ve bu gittikleri yer, her türlü farklılıklarıyla var olabildikleri ‘Farklılıklar Sınıfı’ndan başka bir yer değil.
Eva Kotatkova duvarları Türkçe, Almanca, İngilizce ve Çekçe gazete kâğıtları ile kaplanmış bir oda içi yerleştirme olan ‘Farklılıklar Sınıfı’nı annesiyle birlikte hazırlamış. Karşınızda bir sınıf, içinde birçok çocuk var. Sınıfın, sandalyelerin ve çocukların dağınıklığında düzene karşı bir başkaldırı görüyorsunuz. Her çocuğun üzerinde onu diğerlerinden farklılaştıran birer uzuv ya da dokungaç var.
Kotatkova, farklılıkların ötekileştirilmeye sebep olmaması gerektiğinin altını tekrar tekrar çizdiği sergide, hem düşünen hem hisseden bir hayvan olan ahtapotun dokungaçlarından imgesel anlamda sık sık faydalanmış. İçinde bulunmaları gereken kurumla bağlarını koparmış bu çocuklar, öte yandan yorgun, bitkin ve öylece bir kenara atılmış gibi duruyorlar. Özgürleşmenin bedeline işaret ettiğini düşündüğüm bu iş, oldukça etkileyici.
‘Farklılıklar Sınıfı’nın ön tarafında ise ‘Battaniyeler, Canavarlar, Anna ve Dünya’ adlı başka bir yerleştirme bulunuyor. Sanatçı, bu eseri masanın altına girip battaniyelerden kendisine korunaklı bir dünya yaratan kızı Anna’dan esinlenerek ortaya koymuş. Serginin genelinde ve adında karşılaştığımız türlerarasılığı vurgulayan dokungaçlar bu eserde de yer alıyor. Korunaklı alanı çepeçevre sarmış dokungaçlar ve canavarlar, bir şeylerden korktuğunuzda korunmak için buraya sığınabileceğinizi hissettiriyor. Yanında başka bir eser var: ‘Canavar (Koruyucu Deri)’. Dışarıdaki tehlikelerden korunmak için kendinizi sarıp sarmaladığınız ama korunaklı alanda artık ihtiyaç duymadığınız bir kostümü andırıyor.
‘Gündüz Düşü, Düş İstasyonu’ ise serginin girişindekiler gibi yine kendinizi farklı bir bedende deneyimleyebileceğiniz bir yerleştirme. Etrafı fileyle çevrilmiş bir oyun alanının içinde hayal gücünüzü kullanarak kendi oyunlarınızı, canavarlarınızı, kahramanlarınızı yaratırken, bir yandan da banttan
Eva Kotatkova’nın düş görmek için verdiği yönergeleri dinleyebiliyorsunuz...
Eva Kotatkova’nın ‘Bir Balıkmışım Bacakları Olan’ başlıklı sergisi 27 Ağustos’a kadar Arter’de.