Eskişiir: Eskişehir

Güncelleme Tarihi:

Eskişiir: Eskişehir
Oluşturulma Tarihi: Ocak 21, 2022 12:44

Büyüklenmeyi sevmeyen bir şehirdir Eskişehir, bundandır fazla büyümek istemeyişi. Yerin, göğün, suyun kıymetini bilir, öyle tepeden bakayım, yüksek yüksek evler kurayım demez, haddini de bilir, yerini de, tabii bunun şehre, dokuya, tarihe, insana, çevreye, komşulara karşı görgüsüzlük olacağını da bilir. Levend Kılıç’ın 'Avare Adımlarla Eskişehir'de anlattığı böyle bir şehirdir.

Haberin Devamı

(İstanbul’u yazmadım ama Cihangir’i yazdım, ‘Azıcık Cihangir’ dedim adına, Ankara’yı gençliğimle bir, ‘Ankara Blues’ adını verdiğim, bir anı-anlatı kitabı olarak yazıyorum, Eskişehir ve Eskişehirspor için çok yazı yazdım, biraz daha yazıp ‘Eskişiir: Eskişehir’ kitabımı yayımlayacağım. ‘Eskişiir’, efsanemiz, gözbebeğimiz, Eskişehirspor’umuz için ‘Anadolu Yıldızı’ kitabını yazan Özgür Topyıldız’ın buluşudur.)
Eskişehir için yazmak, Eskişehir’i yazmak güzeldir, ama onun için yazılanları okumak daha da güzel. Hele yazan da şehrimizin gençlerinden, sevgili hocamız Prof. Dr. Levend Kılıç ise. ‘Avare Adımlarla Eskişehir’ (İnkılâp) ile çektiği fotoğraflar eşliğinde ‘Eskişehir Kitaplığı’na bir yenisini kazandırdı. Eskişehir için beşinci kitabı bu. Anadolu Üniversitesi’nde fotoğraf ve görüntü estetiği dersleri veriyor, konusunda da pek çok kitabı var.
Sahiden de Eskişehir üzerine bir kitap için olabilecek en güzel adlardan biri ‘Avare Adımlarla Eskişehir’. Sakinlerine yavaşlık, konuklarına sakinlik duygusu yaşatan bir şehir. Avarelik de dahil buna, Dalgacı Mahmut olmak da! En çok da genç olmak dahil. Çünkü insan Eskişehir’de en çok, hatta hep genç olur! İnanmayan gitsin birkaç gün kalsın Eskişehir’de, orada okuyan üniversitelilere sorsun, ee olmadı açsın Levend Hoca’nın kitabını okusun!
Levend Hoca’yla birlikte Eskişehir’i avare adımlarla geziyormuş gibi buldum kendimi kitabı okurken. Eski zamanlarda gezmişizdir elbette şehrimizin iki genci olarak. Sevgili başkanımız, hep başkanımız Yılmaz Büyükerşen’in rektörlüğü sırasında Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde birlikte çalışmıştık. Onun kılavuzluğunda şehrimi gezmek hoş bir duyguymuş meğer. Hele de kılavuzunuz alçakgönüllü biriyse ve anlattığı şehre benziyorsa!

USUL, GÖNLÜ AÇIK, İYİCİL ŞEHİR...
Büyüklenmeyi sevmeyen bir şehirdir Eskişehir, bundandır fazla büyümek istemeyişi. Yerin, göğün, suyun kıymetini bilir, öyle tepeden bakayım, yüksek yüksek evler kurayım demez, haddini de bilir, yerini de, tabii bunun şehre, dokuya, tarihe, insana, çevreye, komşulara karşı görgüsüzlük olacağını da bilir.
Levend Kılıç’ın anlattığı böyle bir şehirdir. Eskişehir’dir. Usul, gönlü açık, kimseyi yabancılamayan, ‘umutsuzluk kapısı olmayan’, iyicil, barışık, çocuklarını gözeten, gençlerini seven, kadınlarıyla övünen ve çok söyledim, burada niye söylemeyeyim, “Türkiye Eskişehir olsun!” diye hep övündüğüm şehrimdir. Eskişehir’ler çoğalsın, Türkiye övünsün! Nâzım Hikmet’in ‘güzel güneşli günler’ine Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında laik, çağdaş, aydınlık şehirlerimizle ulaşalım.
Göçmen kültürüyle de birlikte bir şenlik duygusu, yaşama arzusu ve yurttaşlık görgüsü kazanan şehir, hocanın “Bu şehir hep şefkatle beni bağrına bastı. İtip kakmadı hiç” dediği gibidir. Bir Avrupa şehrine de benzer, bir Balkan şehrine de, ama en çok kendine benzer. Cansever’in dizesini tersten söylersek, “yaşadığı yer de insana benzer”se, orası Eskişehir’dir.
“Çocuktum ufacıktım/top oynadım acıktım” dediğim yerlerde, ‘Avare Adımlarla Eskişehir’i yeniden dolaşıyorum.
Göçmenevleri çocuğuyum ama Odunpazarı’na bağlıyız. İşte 1971’de Ankara’ya sürüldüğüm Atatürk Lisesi, 20 kadar faşistten sıkı bir dayak yediğim Alaaddin Parkı, Yediler, Hamamyolu’nda gençliğimi görür gibi oldum, Western filmleriyle ünlü Yurt Sineması, karşısında Stalin bıyıklı sahafın daracık dükkânı, Taşbaşı, Köprübaşı, helvacılar, geçen ay yarım saat kuyruğunda beklediğim Tanınmış Helvacı, Tommiks, Teksas, Kinova, Zagor’ları değiş tokuş ettiğimiz Sıcaksular’daki kiralık kitapçılar, hamamlar, iki komik kardeşin işlettiği, kıkır kıkır gülüşerek espriler yaptığı şahane Trakya Lokantası, Abut Çarşısı, pasajın içinde küçük giysi mağazamız Can Bebe, güzel huyu aydınlık gülüşünden belli canımın içi kardeşim Halil, Bahçeli, Kadir Bey’in hamamı, iki yaz çalıştığım şair-öğretmen İsmail Ali Sarar’ın Hatipoğlu Kitabevi. Şimdi ne o var ne Akabe ne de Bizim Kitabevi. İçimizden geçen Porsuk kıyısında, Adalar’da artık sahaflar, kitapçılar, İnsancıl, Adımlar Kitabevi. Bir şiirde herkes kendini okur, bir şehirde herkes kendi şehrini gezer, içini gezer, kitaplar kılavuzdur, arkadaştır, Levend Kılıç da kitabıyla hem gençliğini gezdiriyor hem de okuru, tabii hem de şehre duyduğu sonsuz sevgiyi.
En çok da yakın çocukluğumuzun yılbaşlarında, şehre bir şefkat gibi çöken karda, Adamo’nun ‘Her yerde kar var’ şarkısını dinlediğimiz radyo günlerindeki saflığı özleyip özleterek.
Eskişehir’im, rüya şehrim, eskişiirim.

Eskişiir: Eskişehir


BAKMADAN GEÇME!